***
Bahçecik yokuşunu her gün defalarca tırmanmanın yorgunluğunu hisseden minibüsler, bilen bilir, kimi günler diğerlerine kıyasla daha fazla yolcu taşırlar. Ve tek taşıdıkları yolcular değildir o günlerde; hüzün, hasret, heyecan, sessiz akan gözyaşları ve iç çekişler de doldurur minibüsleri. O günler, cezaevinin açık görüş günleridir.
Muslih
hafta yedi..gün yirmi dört..yıl üç yüz altmış beş gün çeker..çarp zamanı bedeninle..böl beynine,yüreğine..al ömrün.daha ertesi gün..daha ertesi gün..yoo hayıır..daha ertelenmesi mümkün değil ölümün..
Bu roman, gerçek bir hikayeden esinlenilerek yazılmıştır.
Gerçekten esinlenildi mi acaba ? Yüzbaşının Kızı romanını okuyup da kim kurgu diyebilir ? İşte gerçek bir klasik, gerçek bir yazar. Ancak gerçek bir olayın yaşanabileceği kadar kurgulanmış bir roman.
Bu satırları kitabı bitirdiğimden sonraki 30 dakika içinde yazıyorum. Ancak sakinleşebildim. Böyle bir mükemmellik olamaz diye düşünüyor insan. Her neyse sakin sakin incelememi yazmaya çalışacağım.
Öncelikle Yüzbaşının Kızı Puşkin'in diğer öykü ve romanları gibi aşırı gerçekçi bir şekilde yazılmış. (Hala kurgu olduğunu düşünmüyorum ama neyse.) Ve yine Puşkin üslubunu, onun kelimelerini rahatça yakalayabiliyorsunuz. Hikayenin içindeki tesadüfler tam bir "karma" ya işaret ediyorlar. Sanki bütün roman şu sözün gerçekliğini vurgulamak için yazılmış: "İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir." Romanda kahramanın hikayenin başında yaptığı iyiliklerin nasıl olup da onun hayatını kurtardığının bir portresi çizilmiş. Sizlere içeriğinden bahsetmeyi düşünmüyorum. İlk sayfadan son sayfasına kadar elimden bırakmadan okuduğum, kimi yerlerinde "oha şimdi ne olacak, eyvah, tüh, ya hayıır" diye feryatlar ettiğim bu romanı, elinizdeki ilk fırsatta okumanızı rica edeceğim. Hele ki Rus yazınını sevenler için baş kitaplardan biri olması gerektiğini düşünüyorum.
Fazla heyecanlı yazışımdan dolayı kusura bakmamanız dileğiyle..
Son olarak günümüz romanlarını, öykülerini okumak isteyenler sizlere sesleniyorum:
Eskileri okudunuz mu ?
Gecenin dördüydü.. Telefon ısrarla çaldı. Renk duymamazlıktan geldi en başta. Ama inadına çalıyordu sanki. Kafasını yastığın altına soktu. "Hayır ya hayıır" diye inledi, huzursuzca. Kafasını çıkardı yastığın altından ve "Allah aşkına kimsin ya?" dedi. Telefonu aldı. Arayan Yekta'ydı. Bir an anlayamadı. "Hı?" dedi,
Hayır, hayıır, hayııır… Bu kitap böyle bir yerde bitmiş olamaz. Böyle de acımasız olunmaz, sağ gösterip sol vurulmaz. Bu bir haksızlııık…
Aman Allahımm bu kitap ne böylee… Eğer bu bir kitapsa benim diğer okuduklarım neydi? Onlar kitapsa bu neydi? Yemin ediyorum devrelerim yandı resmen, bir saattir boş boş duvara bakıyorum. Bu sefer yazar öldürdü