Kadın sınırlar koymaya alışık olmadığından dolayı başlangıç­ta hayır demek suçluluk duyguları meydana getirir. Buna rağmen hayır’ında ısrar etmeli, çünkü zamanla suçluluk duyguları azalır ve kendini sınırlamak ona normal gelmeye başlar.
Narsist kadınlar aslında hayır demek istemelerine rağmen genellikle evet derler ve Hayır’larını sadece dolaylı olarak reddetmeyle, inatçlıkla ve geri çekilmeyle dile getirirler. “Reddedilmekten korktuğum için hayır diyemiyorum. Korkudan evet demek yorucu ve beni tiksindiriyor, ama buna rağmen hayır demek için ve canıma tak ettiğinde bunu söylemek için kendimi çok zorlamam gerekiyor. Bunu bir şekilde başarabildiğimde ise hemen arkasından genellikle vicdan azabı duyarım. Bunun tamamen baba evimle ilgisi olduğunu düşünüyorum, en küçük bir rette sevgiden mahrum edilerek cezalandırılıyordum.”
Reklam
- " Sen her zaman benden daha iyisini hak ettin." - Hayır. Ben, senin bana iyi davranmanı hak ettim..
"Hüzünlü bir kızdı Michele. O nedenle de kusurluydu. Kusuru barizdi, hüznü, güzelliği ise gizli. Dünyada güzelliğe dair ne görürsek, açıktan veya gizliden hüzünlüdür. Hayır. Açıktan değil, gizliden. Gördüğüm bütün güzel resimler, gizliden hüzünlü. Gördüğüm bütün güzel kadınlar ve bütün güzel insanlar da öyle. "
Hayır,karşı koyma,hatırla. Gövdelerimizin otobüs koltuklarında ağır ağır birbirine kayıp,düşlerimizin saçlarımız gibi birbirine karıştığı geceleri;dudaklarını çekmeden hatırla: Başlarımız birlikte soğuk ve karanlık cama yaslandığında,küçük kasabaların ara sokaklarında gördüğümüz ev içlerini,hatırla,el ele seyrettiğimiz onca filmi:Yağmur gibi yağan kurşunları,merdivenlerden inen sarışınları,bayıldığın soğukkanlı yakışıklıları hatırla.Hatırla,bir günah işler,bir suçu unutur ve başka bir diyarı düşler gibi sessizce seyrettiğimiz öpüşmeleri.Dudakların birbirine yaklaşmasını ve gözlerin kameradan uzaklaşmasını hatırla,hatırla,otobüsümüzün tekerlekleri saniyede yedibuçuk kere dönerken bizim nasıl da bir an kıpırtısız ve hareketsiz kalabildiğimizi.Ama hatırlamadı.Son bir kez daha umutsuzca öptüm onu.
Sayfa 161
Bırak
bırak öpeyim dudaklarını,çünkü artık yalnızca ihbar tutanaklarında bir ad olan o hayalet gerçek olmaktan korkuyor. Ben ise buradayım bak ve biliyorum zaman ağır ağır tükeniyor:Birlikte bindiğimiz otobüslerin aldığı bütün o yollar biz üzerinden kayıp gittikten sonra,nasıl bize hiç mi hiç aldırmadan,yaz gecelerinde,yıldızların altında asfalt,taş ve sıcak dokunuş olarak kendileriyle dopdolu varolup uzanıyorsa huzurla,biz de,burada,daha vakit geçirmeden,birlikte uzanalım.Hayır canım,hiç vakit geçirmeden,ellerin güzel omuzlarını,ince ve kırılgan kollarını tuttukça sana ben yaklaştıkça,bütün otobüslerin ve bütün yolcuların aradığı o eşsiz zamana, bak ağır ağır ne mutlu ulaşıyoruz.Dudaklarımı kulağınla saçlarının arasındaki yarı saydam alana bastırdığımda,saçlarının elektriğinden ürken kuşlar bir anda,yüzüme ve alnıma sonbahar kokusuyla karıştığında,ve avucumun içinde kanat çırpan inatçı kuş gibi göğsün diklendiğinde,bak işte şimdi,o erişilmez zaman aramızda nasıl dopdolu,sapasağlam diriliyor,görüyorum gözlerinde. Şimdi işte,ne orada,ne başka bir yerde,ne hayal ettiğim ülkede,otobüslerle kör otel odalarında,ne de yalnızca kitap sayfalarında varolan bir gelecekteyiz. Şimdi,burada ikimiz,bu odada,telaşlı öpüşlerim ve iç çekişlerinle iki ucu açık zamanın içindeymiş gibi,birbirimizi tutmuş bir mucize görelim,diye bekliyoruz. Doluluk anı!Sarıl bana,zaman akmasın,haydi sarıl canım bana,mucize bitmesin!
Sayfa 160
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.