Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalbe doğan düşüncenin hayır mı yoksa şer mi olduğunu bilmek için dört ölçü vardır: 1. Onu şeriata arzetmelidir. Eğer şeriata uygunsa hayır, değilse şerdir. 2. Bir âlime veya varsa bir mürşid-i kâmile danışılmalıdır. Onların hayır dedikleri hayır, şer dedikleri şer olarak kabul edilir. 3. Salihlerin amellerine göre değerlendirilmelidir. Eğer onların amellerine benziyorsa hayır; fasıklarınkine benziyorsa şerdir 4. Kalbe doğan düşünceyi nefse ve onun arzusuna arzetmelidir. Nefsin hoşuna gitmiyorsa hayır; gidiyorsa şerdir. Çünkü nefis, kendi başına bırakıldığında, "kötülüğü emreder." (Yusuf 12/53)
Sayfa 149
İnsan ister çok ister hep ister. Lakin istediğinin hayır mı olduğunu şer mi olduğunu bilemez. Gördüğünü bilir insan, görmediğine cahildır. Lakin Allah'a sınır yok, Allah'a hudut yok. Vermiyorsa da bir bildiği vardır O'nun. Her istediğimizi işitir, her söylediğimizi bilir ve her duamıza cevap da verir. Lakin bazen cevabı 'hayır' olur. Bu menzilde insanın asıl nasibi nedir bilir misiniz?" "Bu menzilde insana duasını Allah'a işittirmek dahi yeter. Hem de çokça yeter... O ne verdiyse nasibimiz odur bizim."
Reklam
Ne oluyor? Üzerlerine ölü toprağı mı saçıldı? İslâm'ın cihad ahkâmı mı değişti, say kanunu mu ilga oldu? Yoksa o eski mücahidler tekaüde mi ayrıldı veyahut da müslümanların artık her derdi bitti, her müşkülü halloldu da hizmete, gayrete lüzum mu kalmadı? Hayır, hiçbiri değil. Bu mânevi bir hastalıktır. Bu hastalıktan kurtulmak için daima şu
Sayfa 82
22 Şubat 1962: Türkçü Gençler Atsız İçin Telaşlanıyor: 27 Mayıs ihtilali ve 13 Kasım tasfiyesinden sonra ordu içindeki dalgalanmalar devam etmişti. Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında bir cunta kurulmuş ve cunta Millî Birlik Komitesi üzerinde baskı uygulamaya başlamıştı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan bazı general ve
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Güzel bir soru daha
Sual: Bir insan cehennemlik mi, cennetlik mi, Allah bunu biliyor. Fillerimizi yapmamıza izin veren de Allah'tır. Allah adildir ama sonumuz önceden takdir edildiyse biz nasıl iyi veya kötü olabilmeyi etkileyebiliriz. Adalet sarsılmış gibi olmuyor mu zahiren? Yani bir hocanın "Sen ne kadar çalışırsan çalış notun belli" demesinin adilliği ile arasındaki fark ne? Cevap: Allah Teâla'nın bir şeyi bilmesi ve takdir etmesi bizi herhangi bir şeye zorlayan şeyler değildir. Bir kere bu ayrımı yapalım. "Allah böyle dilemiş ne yapayım benim elimde değilmiş" diyemeyiz. Allah'ın (c.c) dilemesi bizim dilememize mutlak mânâda mâni değil. Yani biz bir hayır işlemek istediğimizde Allah buna mâni olmaz. Fakat bizim hayır işleyeceğimizi O biliyor, şer ise onu da biliyor. Şerri de hayrı da işlememizin önünü açmış. Bizim irâdemizi hangi yönde kullanacağımızı biliyor ve bunu yazmış. Biz irådemizi devreye soktuğumuzda O takdir ediyor ve biz işliyoruz. Yani Cenab-ı Hakk takdir ettiği için biz işlemiyoruz. Biz işleyecek olduğumuz için O takdir edip yazmıştır.
Reklam
Tehlikenin gücü, gölgenin ışığı kuşattığı gibi kuşatacağını hiç düşünmedin mi? Sihir, zevk için veya övülmek için oynadığımız bir oyun değildir. Şunu düşün: Bizim Sanatımız'daki her söz, her hareket ya hayır için ya da şer için yapılır. Bir şey söylemeden veya bir şey yapmadan önce, ödemen gereken bedeli bilmen gerekir.
Diyebiliriz ki, günümüz insanları belki de fark etmeden şirke düşüyor.
"Abdullah b. Avf b. el-Ahmer anlatıyor: Müsâfir adında bir zat; Hz. Ali, Enbar'dan hareket ederek Nehrevanlılara karşı sefere çıkmak üzereyken: "Ey Müminlerin Emîri, sakın bu saatte yola çıkma. Akşam güneş battıktan üç saat sonra yola çık." dedi. Hz.Ali, bunun sebebini sorduğunda, Müsâfir şu cevabı verdi: "Eğer bu saatte
Sayfa 442Kitabı okudu
NE ZAMAN YÖNETİCİYE İSYAN EDİLEBİLİR?
Ubade b. Samit'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizi çağırdı, biz de O'na biat ettik. Bizden aldığı biat arasında gönüllü ve gönülsüz hâllerde, zorlukta ve kolaylıkta, ağırımıza gitse de işitip itaat edeceğimize, ehli (yöneticiler) ile yönetim hakkında çekişmeyeceğimize dair biat ettik. Buyurdu
Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Dil konusu gelince Mustafa Hoca'nın ilgisi hemen artıyor. Bu meseleyle az uğraşmamış, defterler doldurmuş. İşte küçük bir deftere Türkçedeki beş yüze yakın kelimenin nereden geldiğini yazmış: • Diploma; Yunancada iki kere katlanmış anlamına geliyor. • Defter de aynı dilde 'diphteria' yani yüzülmüş hayvan derisinin değişik bir
Sayfa 166 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
489 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.