Rebî b. Haysem'e "Geceni nasıl geçirdin? İyi bir şekilde sabahlayabildin mi?" diye sorulduğunda, o: "Zayıf günahkarlardan biri olarak sabahladım. Böylece rızkımızı tüketiyor ve bir gün gelecek olan ecelimizi bekliyoruz. İşte böyle sabahladım." diye cevap verir.
Rabi'b. Haysem (ra) yirmi sene dünyaya ait bir söz söylememiştir. Sabahladığı zaman bir divit ile kağıt alır,ne konuşursa kaydeder. Akşam üzeri konuştuklarından nefsini sorumlu tutar, hesaba çekerdi.
Söylentiye göre Mansur bin Mutez, yatsı namazından sonra kırk sene tek kelime konuşmamış, Rebi bin Haysem'in de yirmi sene konuşmadığı söylenir. O mübarek zat sabahleyin yanına bir divit kalem bir defter alır, dışarı çıkarmış, her konuştuğu lâfı
yazarmış. Akşam gelince kendi kendisini muhasebe edermiş. Diyeceksiniz ki, bu kadar sükûtun ne mânası var, sebebi nedir?Bil ki bu sükûta sebep dilin; hata, yalan, gıybet, enine riya, nifak, fuhuş, miras nefsi tezkiye, batıla daima, husûmet, fuzulilik, tahrik, tezyid, tenkis, halka eziyet, şerefi lekelemek v.s. gibi pek çok âfetinin mevcut olmasıdır. Bu hareketler dile
tatlı gelir kalbe halâvet verir insanoğlunun tabiatı onu ister, şeytan düdükler. Bu gibi hareketlere alışanlar kolay kolay dillerini tutamazlar.