"Belki de ulus ya da vatandaşlık diye bir şey yoktur; belki sadece aile ve sevgi adına haritalara çizilmiş bölgeler, yani sınırsız bir ülke vardır."
Okuyunca şöyle bir sarsılmak, uzunca üzerine düşünmek istediğiniz bir roman arıyorsanız buyurunuz. Özellikle 21. yüzyıl dünyasında, bizi sınırlar, vatanlar, milliyetler, göçmenler, insan hakları ve hatta hayvan hakları ile ilgili derinden bir tefekküre itiyor roman. Hümanizm, kim ne derse desin antimilitarizm ile ilgili fikirlerimizi tazeliyor. Şöyle bir silkelendim doğrusu. Nerede durmam gerektiğini hali hazırda biliyor olmama rağmen, yerimi daha da sabitleştirdim.
Onların, kendinden olmayanı hor görüp zarar vermekte hiç çekinmediği, hesabı sorulunca da pragmatizm, mizahi bakış açısı ya da çok olağan bir siyasi görüş gibi süslediği zalim fikirlerini asla kabul etmeyenlerin kitabı.
Sait Faik abinin bir insanı sevmekle başlayacak her şey dediği. Adıgüzel'in rahatça ölsek dediği.
Not: Titizlikle yapılmış bir çeviri olduğunu düşünüyorum. Yalnızca yazara, anlatıcıları ve olay dizgesini daha az karmaşık sunsaydı keşke minvalinde ufacık bir eleştirim var. Olsundu.