YOBAZLIK BİR FİKİR MÜSTEHASESİDİR 2020 03, “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve... Hüseyin Nihâl ATSIZ “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve örtülmek istenen küfürlerle karşılık
-Demek ki, Adeimantos, felsefeyle düşüp kalkmaya layık insanlar küçük bir azınlıktır. Bunlar iyi bir eğitim görme mutluluğuna ermiş, yurdundan uzaklara sürülmüş, kötü etkilerle bozulmayarak felsefeye bağlı kalmış birçok soylu insan ya da küçük bir devlette doğmuş, onun yönetme işlerini küçümseyip politikaya karışmamış seçkin birkaç aydındır. Bunlara, gördükleri işi haklı olarak bir yana atıp, asıl yolları olan felsefeye geçen birkaç kişiyi de katabiliriz. Felsefede dostumuz Theages gibi kalanlar da olabilir. Her şey Theages’i felsefeden uzaklaştırmaya zorluyordu, ama sağlık durumundaki bozukluk onu politikadan kaçıp felsefeye bağladı. Bana gelince, beni dürten bir başka şeytan var içimde, sözünü etmeye değmez, geçmişte bir başka örneğini de göstermek zordur. İşte bu küçük azınlıktan olan kişi, felsefenin tadına varır. Çoğunluğun ne çılgın olduğunu, hiçbir politika adamının doğru dürüst düşünemediğini, ölümü göze almadan, kimsenin onunla birlikte doğruluktan yana gidemeyeceğini anlar. Azgın hayvanlar arasına düşüp de onlarla işbirliği etmek istemeyen biri gibi, tek başına bu azgın sürüye karşı kafa tutamayacağını, ne devlete, ne dostlarına ne de kendine yararı dokunmadan ölüp gideceğini görür, görünce de bunu, kimsenin işine karışmayıp rahatına bakar. Fırtınaya yakalanıp da rüzgârın savurduğu toz, yağmur sağanağından korunmak için bir duvarın arkasına sığınan yolcu gibidir. Çevresinde olup biten yolsuzluklar, haksızlıklar ortasında temiz kalmakla kendini mutlu sayar. Güzel umutlara bağlanıp, iç rahatlığıyla hayattan çıkar gider.
Reklam
Yasa insan ve hayvan çıkarları arasında bir tür denge kurar gibi görünse de, gerçekte böyle bir şey yoktur, çünkü hayvanların deneylerde kullanımını fiilen inceleme ve takip dışı bırakır. Yasa ve uygulama yönetmelikleri, hayvanların nakli için bazı standartlar getirir ve deneylerde kullanılan hayvanlara yeterli yiyecek, su ve barınak sağlanmasını şart koşar, ama buradan ileri gitmez. Laboratuvar kapısı bir kez kapandıktan sonra, deneyi gerçekleştirenin hayvanlara yapabileceklerine ilişkin anlamlı yasal sınırlar yoktur. Yasa deneylerde kullanılan hayvanların çoğunu –fareleri ve sıçanları– kapsamaz bile.
Sayfa 141 - İletişim Yayıncılık | PDF
Sokrates'e göre, bir filozofun yaşamı:
Çoğunluğun ne çılgın olduğunu, hiçbir politika adamının doğru dürüst düşünemediğini, ölümü göze almadan, kimsenin onunla birlikte doğruluktan yana gidemeyeceğini anlar. Azgın hayvanlar arasına düşüp de onlarla işbirliği etmek istemeyen biri gibi, tek başına bu azgın sürüye karşı kafa tutamayacağını, ne devlete, ne dostlarına ne de kendine yararı dokunmadan ölüp gideceğini görür, görünce de bunu, kimsenin işine karışmayıp rahatına bakar. Fırtınaya yakalanıp da rüzgârın savurduğu toz, yağmur sağanağından korunmak için bir duvarın arkasına sığınan yolcu gibidir. Çevresinde olup biten yolsuzluklar, haksızlıklar ortasında temiz kalmakla kendini mutlu sayar. Güzel umutlara bağlanıp, iç rahatlığıyla hayattan çıkar gider.
Sayfa 209Kitabı okudu
Son ve değişmez kararının peşinde ve zerre kadar ürkmeden İspanyol’un giysilerini üzerine giydi, geniş ve hâlâ ıslak kan lekesiyle bezeli pelerini sırtına attı. Bu vaziyette kaçmak, ekmeğini dilenmek istiyordu; bedenini parçalayan, gırtlağını sıkan koru dindirmek, bu dehşet ağından, bu ölüm ormanından kurtulmak istiyordu. İnsanlar arasına karışmak, artık hayvanlar gibi cesetler arasında yaşamamak, korku ve açlıktan boğulmamak, bedelini onuruyla ödeyecek bile olsa alayına, imparatoruna dönmek istiyordu. Üniformasını bir ceset gibi terk edilmiş olarak görünce boğazında bir hıçkırık düğümlendi; tıpkı anneyle çocuk gibi onun varlığıyla bütünleşmiş olan bu üniformayı yirmi savaş boyunca taşımıştı. Gelgelelim çektiği açlık onu yola, karanlığa doğru itti. Vedalaşmak üzere son kez arkasına dönüp baktığında gözyaşlarının parıltılı örtüsü ardından bir gözünkini andıran bir ışıltı görür gibi oldu. Napoléon’un savaş meydanında ona bizzat taktığı nişandı bu. Burada bırakamazdı onu. Nişanı kanlı hançeriyle kesip çıkardı ve cebine koydu.
(paradoksal görünse de) bitkiler ve hayvanlar dokunulmamış cennetsel başlangıçlarındaki gibi insanlarda bulunmayan bir kutsallığa sahiptirler.
Reklam
588 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.