Muarrif zât, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm
O bürhan-ı nâtık, öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki; âdeta kâinatın şeklini değiştiriyor. İşte onu dinlemediğin vakit, bak kâinat bir matemhane-i umumî hükmünde; mevcudatı birbirine ecnebi belki düşman, camidatı dehşetli cenazeler, bütün zevilhayatı zeval ve firakın sillesiyle ağlayıcı yetimler hükmünde görürsün. Şimdi o zâtın neşrettiği nur ile bak! O matemhane-i umumî, şevk u cezbe içinde bir zikirhaneye inkılab etti. O ecnebi düşman mevcudat, birer dost, birer kardeş şekline girdi. O camidat-ı meyyite-i sâmite, birer munis memur, birer müsahhar hizmetkâr vaziyetini aldı. O ağlayıcı, şekva edici kimsesiz yetimler, birer tesbih içinde zâkir veya vazife paydosundan şâkir suretini giydi. Ve kâinattaki harekât ve tenevvüat ve tagayyürat, manasızlıktan ve abesiyet ve tesadüf oyuncaklığından çıkıp, birer mektubat-ı Rabbaniye, birer sahife-i âyât-ı tekviniye, birer meraya-yı esma-i İlahiye ve âlem dahi, bir kitab-ı hikmet-i Samedaniye mertebesine çıktılar. İnsanı bütün hayvanatın madûnuna düşüren, insanın hadsiz za'f ve aczi, fakr ve ihtiyacı; hem insanı bütün hayvanlardan daha bedbaht hale getiren, vasıta-i nakl-i hüzün ve elem-i havf ve gam olan insanın aklı o nur ile nurlandığı vakit; insan bütün hayvanat, bütün mahlukat üstünde, o nurlanmış acz ve fakr ve akıl ile, niyaz ile nâzenin bir sultan ve fîzâr ile nazdar bir halife-i zemin olur. Demek o muarrif bürhan-ı nâtık olmazsa, kâinat da, insan da, hattâ herşey de hiçe iner. Elbette böyle bir bedî' kâinatta, böyle bir muarrif zât elzemdir. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.
Sayfa 125
Mihenk taşı
" Huzurla hüzün bir arada yaşamaz derler Ey Hatice( ra)!"
Reklam
"Sevdiğim bir yazar, Simone Weil diyor ki: 'İnsan Tanrı'yı çektiği dertlerle severse, sevdiği kesinlikle Tanrı'dır.' Hazreti Eyyûb'un çilesi misali, derdin de Allah'tan olduğunu bilerek seviyorsa insan, zaten sevdiği yalnızca Allah'tır, başkası değil. Allah'tan kendisine sadece güzel şeylerin göndermesini ister de, kendisine hiç hüzün ve keder dokunmasın isterse Allah'la pazarlık etmiş olur. Payımıza düşene rıza göstermek durumundayız ve payımıza düşenin O'nun tarafından bahşedildiğini unutmamalıyız."
Sayfa 159
“Bu Dünyada Ahde Vefa Kalmamış!” Dedirtmem
Hz. Ömer Ömer Radiyallahü Anh’ın hilafeti döneminde, gerçekleşen gerçek ve muhteşem bir hikâye… Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Ashab-ı Kiram ile beraber bir mecliste oturuyorlarken, karşıdan üç kişinin gelmekte olduğunu gördüler. Bu gelen kimseler, bir delikanlıyı yakalayıp ellerinden sıkıca tutmuşlar ve belli ki halifenin huzuruna çıkarmak üzere
Hüzün sundurması
"Yaz beni ey kalem! Kalbim hüznün denizine öyle bir daldı ki yürek okka, derya mürekkep şimdi"
İkindi ezanı neden hüzün verirdi. Neden içinin tellerini titretirdi insanın. Sönüş vakti miydi? Gerçek olana dönüş vakti mi? Her şeyden, her yerden ve zamandan sıyrılmış olmanın üryanlığında dönüşü mü hatırlatırdı?
Reklam
133 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.