Alper'se annesine kesinlikle katılmıyordu ve susmadı: "Bizim okuldakiler gibisin aynı," dedi. "Amerikan sistemiyle en iyi eğitimi al, Amerikalıların kurduğu okulda oku, hocalarının oradan mezun olmasıyla övün, kendin de oraya gitmeyi hayal et ama Sıtarbaks'ı taşla." "Babasına hayır olsun diye mi yapıyor
"Buyurun, Doktor Hanım" diyen bir adam, kolunu Bilgeyle aramıza uzatıp önümüze temiz bir tabakta pilav ve kızarmış tavuk bıraktı. Kibarca gülümseyip geri çekildi. Ben ise bu kez huzurla önümüze döndüm. Şükürler olsun ki artık adamakıllı yiyebilirdim. Tam yemeğe abanıyordum ki Ahmet Ağa'nın söylediği şeyle kaşığım havada, bakışım kaşıkta, huzurlu tebessümüm dudaklarımda kaldı. " Sizi kovalayan horozdur, Dohtor Hanım. Afiyetle yiyesiniz." Gözlerim yerinden fırlar gibi açılırken vahşet görmüş bakışlarımı Ahmet Ağa'ya diktim. Sonra kaşığıma. Sonra daha büyük et yığını olan tabağıma. "Horozu mu kestiniz?" diye mırıldandım vahşet içinde. "He valla. Size çoh büyük ayıp etmiştir. Biz de onu kesmişiz." O manyak horozun bağırışı kulaklarımda yankılanınca kaşığı tabağa geri bırakıp yutkundum. Bön bön etlere baktım. Benim yüzümden mi kesildin sen yani? Benim yüzümden mi butların böyle kızartıldı? Ağlayacaktım galiba. Elimi dertli dertli ağzıma kapattım. Ben şimdi bunu nasıl yiyeyim? O kadar anımız varken... Yanımdaki Murathan'dan minik bir kahkaha yükselince bakışlarımı ona çevirdim. Bayağı eğleniyordu bordo goril. "Gülme, Murathan ya," dedim ağlamaya yakın bir sesle. "Benim yüzümden idam etmişler horozu. Ağlayacağım galiba." "Siz ağlayacaksanız bana verin, Gökçen Hanım. Ben büyük bir zevkle yerim." diyen Zülfikar tabağıma uzandı. Bir kanada çatalını sertçe geçirip geri çekildi. Kanada bakarken dudakları zevkle iki yana kıvrıldı. Mavi gözleri ışıl ışıl oldu ve eti büyük bir iştahla ağzına tepti.
Yazarın bütün kitaplarını okudum. Yeni başka bir kitabı da geliyormuş haberiniz olsun. Bu #kızılgece serisi de 4 kitap olacakmış. Kesin, net yani. Ama yazarın ipiyle kuyuya inilmez bakarsınız 5 yapar sonra da ben onu linçlerim
Her kitabında olduğu gibi, serinin üçüncü kitabı olmasına rağmen yine karakteri perişan etti. Hatta tarumar etti. Başına gelmeyen kalmadı Rozelin'in vicdansız zalım yazar bırak artık şu kızı! Ne yaptı anlatacağım. Rozelin kan vermeye gittiği paravan şirkette kaçırılmış ve başka bir gezegene üstelik nasıl olduysa hamile olarak şutlanmişti. Niye,neden, nasıl diye sormayın okumanız lazım.
Neyse bir şeyler oldu, esas oğlan ismi acayip Biran geldi. -Bir an geldi gözlerinde nefreti gördüm. Tamam, saçma espri- Neyse bunlar bır şeylerin kurbanı olduklarını anladılar ama başka şeyler oldu. Bebek doğdu ama Rozelin zorunlu olarak dünyaya dönmek zorunda bırakıldı. Nayır, nolamaz derken geldi ve üç senedir İzmir'de yaşıyordu. He valla sen tut elin uzaylisi kızı İzmir'de bul kaçır diyonuz dimi?
Sonra yine bir şeyler oluyor ve bizim kız kendini o gezegende buluyor. Ama bir sekilde zamanda geçmişe gidiyor, olaylarib ilk başladığı zamana. Zamandan zamana, gezegenden gezegene gitti. Yetmedi düşman bildiği, dost sandığı herkesin öyle olmadığını öğrendi. Bir sürü bir şeyi birbirine kördüğüm ettiğini öğrendik tabii sonra çözdü. Ama yine korkunç bir final yazdı. Tabii ben orda koptum tam linçlik yazar. Neyse bu kitapta Biran amma kuduruk çıktı ha. Üçüncü kitabı almayanlar çabuk alın!
Kızıl Gece 3DuruMavii · Epsilon Yayınevi · 202412 okunma
Çok oldu demi...özleştik😂😂
Koç: Olum saf misin salak misin len sen? Nedir halen eskilere takıntın. Bırak boktan geçmişini geleceğe bak. Aşk var ama sonuç kötü :/
Boğa: Sürekli gülme gibi salak huyuna sıçam senin. Yok yani gülmek hiç yakışmıyo yapma artık. He unutmadan kuzenlere dikkat et.
Akrep: O çok sevdiğin yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen
Tanıdığım ve sevdiğim bir abi vardı. Mehmet abi diyelim. Abi dediysem yaşı epey geçkin. Çok babacan, açıksözlü.
Önceden okuduğunu ve çevresine göre donanımlı olduğunu biliyorum. Tavırları ve niyetini açıkça belli eden mert bir insan. Öyle ki hakkı için ölümü göze almış trenin önüne yatmış. Tabi önceden sağlam bir müslüman Mehmet abi. Bilgi birikim desen var icraat desen var. Son dönemlerde dini tekeline aldıklarını düşünüp, bir de tersine davrananlar yüzünden soğumuş, uzaklaşmış.
Bir gün Mehmet abiyle bir ortama girdik. Tanıdıklarımızda vardı içlerinde. Sevdiklerimiz, sevmediklerimiz. Ben selam verip oturdum. Bir baktım Mehmet abi ne selam veriyor ne de orada olduklarının farkında. Herhalde görmedi dedim kendimce.
Kalktık neyse. Kendisine kızmıştım çünkü doğru şeyler yapmasını bekliyordum hep. Sen ne yabani adamsın. Orda cemaat içine giriyorsun bir selam bile vermiyorsun dedim. Bana dedi ki: Selamın ne olduğunu bilirik ağam, benden sana zarar gelmez anlamı da var. Orada benim sevmediğim insanlar vardı. Vallahi benim onlara zararım dokunur ne diye selam vereyim.
Şok oldum. Bir gülme geldi. Hoşuna gitti bakim de diyor bir de. Dedim he valla nasıl adamsın sen helal olsun.
Yah yah yah diyip güldü.