Muhteşem bir kitaptı. Sonuna gelene kadar geliştirdiğim tahminlerden hiçbirinin tutmaması beni en çok heyecanlandıran detay oldu. Kolay okunabilir bir dilde yazılmış olmasına rağmen Palahniuk'un verdiği heyecanı verdi bana. Kaldığı liste başlarını hep hak etmiş. Okuyun.
Ayrılık VaktiJodi Picoult · April Yayıncılık · 2017426 okunma
Bilim bize hiçbir zaman ne barış ne de mutluluk getireceği sözünü vermedi. Hislerimize karşı pek büyük ve sarsılmaz bir kayıtsızlığı olan bilim, feryatlarımızı işitmez ve onun yıktığı boş hayalleri de hiçbir şey yerine getiremez.
Sayfa 10 - The Psychology of Socialism, YASONKitabı okuyor
Bir defasında Botswana'da koruma altındaki bir arazide yürüyen bir fil sürüsünü gözlemliyordum ki sürünün lideri olan dişi fil Bontle yere yığıldı. Diğer filler Bontle'ın bir sıkıntısı olduğunu fark edince dişleriyle onu kaldırmaya çalıştılar. Bu işe yaramayınca, bazı genç erkekler yine onu kendine getirmek amacıyla taşımaya çalıştılar. O zamanlar dört yaşında olan yavrusu Kgosi, hortumunu annesinin ağzına soktu. Yavru filler annelerini böyle selamlardı. Sürüden bir homurtu yükseldi ve yavru da çığlık atar gibi bağırmaya başladı fakat sonra hepsi birden sustular. Bu noktada Bontle'ın öldüğünü anladım.
Birkaç fil ağaçlara doğru gidip, yapraklar ve dallar kopararak Bontle'ı bunlarla örttüler. Diğerleri de üzerine toprak attılar. Sürü iki buçuk gün boyunca Bontle'ın başında matem içinde bekledi. Sadece yemek içmek için başından ayrılıyor, sonra geri dönüyorlardı. Yıllar sonra, kemikleri kuruyup dağılmış ve devasa kafatası kurumuş bir nehir yatağına saplanmış olmasına rağmen, sürü hala yanından geçerken durur ve birkaç dakika sessizce bekler. Geçenlerde artık sekiz yaşına gelmiş büyük bir genç erkek olan Kgosi'nin kafatasına yaklaştığını ve hortumunu Bontle'ın ağzının olduğu noktaya doğru yaklaştırdığını gördüm. Bu kemiklerin onun için genel bir anlamı olduğu aşikardı. Fakat onu görseydiniz, siz de benim inandığım şeye inanırdınız; bu kemiklerin bir zamanlar annesi olduğunu bildiğine.
Bugüne dek okuduğum diğer Chuck Palahniuk kitapları gibi eşsizdi. Yine diğer Chuck Palahniuk kitapları gibi sondan başlıyor ve dağınık bir şekilde genişliyordu, olayların dağınıklığı en başta rahatsız edici bir halde olsa da, Palahniuk'un tarzı bu olduğundan ilk sayfalardan sonra alıştım. Büyük şoklar yaşadığım yerler vardı ve kitabın sonunda yazarın yaktığı ışıkla her şey aydınlandı. Hayattan tiksinilen günler için birebir.
Google aramasının on altıncı sayfasına geldiğimde hayvanlarda üzüntü hissiyle ilgili bir psikoloji blogu buldum. Yazının üçüncü paragrafına geldiğimde, Alice Metcalf'tan yapılan alıntıda "Hüzün duygusunun insanların tekelinde olduğunu düşünmek egoistliktir. Fillerin sevdiklerinin ardından yas tuttuklarına dair bol miktarda kanıt vardır," diyordu. Bu çok kısa bir ifadeydi, birçok bakımdan kayda değer sayılmazdı, başka dergilerde ve akademik makalelerde daha önce yüzlerce kez söylediği bir şeydi.
Fakat blog girdisi 2006 tarihliydi.
Annemin kayboluşundan iki yıl sonra.