Hangi evleri ,hangi görevleri, hangi aşkları terketmiştik biz bile bilemiyorduk o an,unuttuğumuzla hiç bilmediğimiz arasında ilerleyen yolculuklardık, yüzüstü bırakılmış ideallerin atsız şövalyeleriydik..
Tutsaklığımın sessiz pencelerinden gördüğüm bahçede bütün salıncaklar dalların üzerinden aşırtılmış , şimdi öylece sarkıyor ;en tepeye dolanmışlar yani firar ettiğimi düşleyecek olsam, zamanı aşmak için güvenebileceğim salıncaklarım bile yok.
Dünyaya geldik ve bir hiçliğin ortasında bulduk kendimizi. Evet, büyüdük, çalıştık, eğlendik, nadir de olsa mutlu olduk ama yaşadıklarımızın hepsi bir hiç olacak. Ve bir hiçliğin içerisinde yaşadığımızı bilmek, insan ruhuna vurulmuş en büyük darbedir.