Oysa doğruluk meclisinde yalan olmaz. İlliyyûn
denilen en yüksek mertebelerde, asla bir hâlden başka bir hâle geçiş ol
madığı gibi, bir değişme de olmamıştır, olmayacaktır da. Cennet ise bütün
kıble ehlinin icmaı ile yücelerin en yücesindedir. Yüce Allah ise “Muhak
kak ki ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım.” buyurmuş, “Ben Me’va
Cenneti’nde onu yaratacağım” buyurmamıştır. Melekler “Sen, orada fesat
çıkartacak ve kan dökecek bir kimseyi mi yaratacaksın?" dediler. Oysa
melekler, bilmedikleri şeyi söylemeyecek kadar Allah'tan korkan varlık
lardır. Hem onlar “Bize öğrettiğinden başkasını biz bilemeyiz” demiş
lerdir. İşte bu, Yüce Allah'ın kendilerine, Âdemoğulları’nın yeryüzünde
bozgunculuk çıkaracaklarını bildirdiğine delildir. Aksi takdirde onlar, bil
medikleri şeyi nasıl söylemiş olabilirler? Hakkı söyleyen Yüce Rabbimiz
de melekler hakkında “Sözleri ile O'nun önüne geçmezler. Onlar, O'nun
emri gereğince iş görürler” buyurmaktadır. Melekler, ancak kendilerine
emredilen sözleri söyler ve kendilerine emredilen işleri yaparlar. Başkasını
değil. Nitekim Yüce Allah “Kendilerine ne emredilirse yaparlar” bu
yurmaktadır. Yine Yüce Allah, bize, İblis’in Âdem’e “Sana ebedîlik ağa
cini ve sonu gelmez bir mülkü göstereyim mi?" dediğini haber vermiştir.
Sözcükleri ancak oluşturabiliyordu şimdi. O or- gazmdan sonra ancak konuşabiliyordu. Söyleyebildiği tek şey onun adıydı. "Clay!"
"Bunu halledeceğim," diye fısıldadı Clay. "Sana bakacağım."
"Biliyorum," diye mırıldandı Julia, tamamen ken- dinden geçmiş hissediyordu.
Clay öpme işine geri döndü, bu sefer
"İnsanlar kendileriyle bile birlikte barış içinde yaşamayı başaramayan bir türken bizimle nasıl yaşayabilir ki? Dünya üzerinde meydana gelen savaşlara bak. Toplumların daha az gelişmiş diğer toplumları nasıl vahşi, yoldan çıkmış, sapkın olarak adlandırıp soykırımlar yaptıklarına bak. Yalnızca farklı oldukları için hem de. Farklı deri renkleri, farklı dilleri, inançları oldukları için. Kendileri gibi düşünmedikleri için. Hayır, insanlar asla başka bir türle eşit olmayı kabul edemezler. "
Aşk dediğin onsuz olmamak, olamamakla, belki de yakınında olmak ve yakın olmakla anlaşılır."
“Sevgiliyle aynı çatı altında sabahladıkları için kendini sevgiliye yakın zanneden nice ahmaklar yaşar şu dünyada.
Sevgilinin hayali her gece benimle sabahlıyorsa kim onun bana yakın olmadığını söyleyebilir? Kaldı ki sevgiliye yakın olduğunu
Bizim hayatlarımızda öğretmenin yeri artık yok. Ama acilen aramızdaki yerlerini geri almaları gerekiyor. Öğretmenlerin hayatlarımıza geri dönmesi gerekiyor, hem de birer lider olarak.
Görünüşe bakılırsa tüm insan davranışlarına ve deneyimlerine (hem normal hem de normal olmayanlara) duyularımızı yanıltabilen ve sanrı görmemize yol açabilen çeşitli süreçler eşlik eder. Bu süreçlerle ruhsal bozuklukların aradında nasıl bir ilişki olduğu etraflıca belgelenmiş olsa da, günlük hayatlarımızda oynadıkları rol yeterince araştırılmamış olabilir. Normal insanların tecrübe ettikleri yanılsamalar ve sanrılar hakkında daha derin bir anlayışa sahip olmamız, olağanüstü, “doğaüstü” ve “duyu ötesi” olarak nitelendirilen deneyimlerin nereden kaynaklandığını açıklamamıza yardımcı olabilir.
Sizden bir şey saklayacak değilim Krestyan İvanović. Siz de biliyorsunuz ben pek de önemli biri değilim; ama bu durumdan hiç de pişmanlık duymuyorum. Tam tersine Krestyan İvanoviç; hatta doğrusunu söylemek gerekirse, pek de önemli biri olmamaktan gurur duyuyorum. Entrikacı biri de değilim, bununla da gurur duyuyorum. Gizli saklı değil, hiçbir oyun çevirmeden, gayet açık bir biçimde hareket ederim ve kime, nasıl zarar, hem de büyük bir zarar vereceğimi bilmeme rağmen Krestyan İvanoviç, elimi böyle işlerle kirletmem. Bu anlamda ellerim gayet temizdir
Daha fazlasına gerek yok; özsaygının nasıl her yerde en tatlı zevkleri, hem ayrı ayrı şahıslara hem de bütün insanlara birden saçtığını size göstermek için bu kadarı yeter sanırım.
Daha önceleri annesinden sadece tiksiniyordu. Dün bunun azaldığını duyumsar gibi olmuş, acımıştı ona. Ne var ki şimdi yüreğinde iğrenme yeni baştan utanıyordu. Hem de hiç acıma kalmamıştı.
“Tanrı kusursuzdur, mükemmeldir!” ne demek? Mükemmelliğin ne demek olduğunu da ayrı bir betimleme ister. Mükemmel diyip de mükemmel ne demek diye sormamak olmaz. Ve tanrının kusursuz bir mükemmel olduğunu nasıl bilebiliriz? Belki mükemmel yoktur. Ola ki yalnızca mükemmel olmayanlar vardır. Hem sonra varoluş, neden mükemmelliğin temel niteliği olsun? Lafügüzaf.
“Kim bilir sen nasıl böyle oldun? Bir dağ çiçeği gibi kimse görmeden serpildin.Kendin bile göremeden ve bilemeden. Şimdi ise hem kendin görüyor hem de başkaları,ama önce kendin gör,sonra başkaları.”