Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mobbing Bank Diyor ki;
Şeytanın Dini Şeytanın da bir dini vardı Hem dinden besleniyordu Hem de dinsizlikten Nasıl yapalım, nasıl edelim ki? Şeytanı mahrum bırakalım her ikisinden! Diye insanlık adına bir Türk sordu! Çareyi yine bir Türk buldu Bedeldi bir Türk dünyaya İlk insanlık çağından töreyi din diye çağırdı Şeytan müşteri kaybetmeye başlayınca şer pazarı karıştı Ve kendine uymaktan vazgeçenlere seslenerek Benim dinim varken sizin dininiz nasıl olur? Diye bağıra bağıra bağrı yarıldı! Önder Karaçay
"Gerçekten günahkâr olmam gerekiyor," diye söyleyemediği cümleyi tamamladım. Zihnim bulantılar ve düşüncelerle dolmuştu. Gercekten onların bu zamana kadar korktukları şey olmam gerekiyor. Bakışlarımı yeniden ona çevirdim. "Peki ama bu nasıl olacak,bir imge ya da sihir mi yapmamız gerekiyor?" "Duyduklarına rağmen hâlâ bunu istiyor musun?" Bilmiyorum anlamında dudağımı büktüm. Bu onu hem heyecanlandırmış hem de şaşırtmıştı. "Yüz yıl beklemeye değer olduğundan bir an bile şüphe duymamıştım," dedi. Yavaşça ayağa kalktı. Elimi tutup beni de beraberinde kaldırdı. "Bu ânı çok uzun zamandır bekliyorum Nova ama bu kadar sadık olacağını ben bile sadece hayal edebilirdim." "Yüz yıl geçmiş üzerinden ama hâlâ aynı yalnızlığı hissediyorum bu diyarda. Hem de artık sözde savaş olmamasına rağmen." Gözlerim sadece burada görebildiğim o temiz engin denize daldı. "Geciktiğim için üzgünüm," dedi Arın. "Artık tek başına boğulmayacaksın."
Sayfa 281Kitabı okudu
Reklam
Sabri F. Ülgener (Weber'in hem öğrencisi hem de muarızı) Weber'in Batı kapitalizminin kaynaklarını incelemede sergilediği dehaya rağmen, İslam'ı nasıl yanlış değerlendirdi­ğini ve serbest piyasa sistemiyle fıtri bağdaşıklığını nasıl küçümse­diğini ayrıntılı bir şekilde yazdı.
Sayfa 17 - Ufuk YayınlarıKitabı okuyor
Eğitim ve öğretimdeki değişmez standartlar, özgürce gelişmesi ve yetişmesi gereken insanın ruhuna yüklediğimiz kalıplar demektir; bu stan- dartlarla insanı çağımızın kölelik kalıplarına derinden hapsediyoruz. Facia şudur: Geçmişte kölelik vardı, bugün de var. Fakat geçmiş kölelik bilinçli bir kölelikti; hem köle, köle olduğunu duyumsuyor, hem kimden ve nasıl köle yapıldı- ğını biliyor, hem kendisini köleliğe götürmüş olan efendiyi tanıyor hem de kölelik düzeninin baskıcı kalıplarının esaretine sürüklenen yazgı- sını biliyordu. Kulunç ve böbreğinin üstüne ye- diği kırbacı da hissediyordu. Gelgelelim köleler - insanlar- azat olmuşlar, özgürlüklerine kavuşmuşlardır; fakat bilinçsizce içten köleliğe sürüklenmişlerdir. Gerçi kölelerin başları kölelik bağından kurtulmuştur; fakat "başların içi" köle- leşmiş ve köleleşmektedir. Bu bir trajedidir...
Oysa doğruluk meclisinde yalan olmaz. İlliyyûn denilen en yüksek mertebelerde, asla bir hâlden başka bir hâle geçiş ol madığı gibi, bir değişme de olmamıştır, olmayacaktır da. Cennet ise bütün kıble ehlinin icmaı ile yücelerin en yücesindedir. Yüce Allah ise “Muhak kak ki ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım.” buyurmuş, “Ben Me’va Cenneti’nde onu yaratacağım” buyurmamıştır. Melekler “Sen, orada fesat çıkartacak ve kan dökecek bir kimseyi mi yaratacaksın?" dediler. Oysa melekler, bilmedikleri şeyi söylemeyecek kadar Allah'tan korkan varlık lardır. Hem onlar “Bize öğrettiğinden başkasını biz bilemeyiz” demiş lerdir. İşte bu, Yüce Allah'ın kendilerine, Âdemoğulları’nın yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaklarını bildirdiğine delildir. Aksi takdirde onlar, bil medikleri şeyi nasıl söylemiş olabilirler? Hakkı söyleyen Yüce Rabbimiz de melekler hakkında “Sözleri ile O'nun önüne geçmezler. Onlar, O'nun emri gereğince iş görürler” buyurmaktadır. Melekler, ancak kendilerine emredilen sözleri söyler ve kendilerine emredilen işleri yaparlar. Başkasını değil. Nitekim Yüce Allah “Kendilerine ne emredilirse yaparlar” bu yurmaktadır. Yine Yüce Allah, bize, İblis’in Âdem’e “Sana ebedîlik ağa cini ve sonu gelmez bir mülkü göstereyim mi?" dediğini haber vermiştir.
"Adam onu sevmemiş demek ki." "Ah, hem de nasıl sevmiş. Zaten ölümüne de bu sevgisi neden ölmüş"
Reklam
Sözcükleri ancak oluşturabiliyordu şimdi. O or- gazmdan sonra ancak konuşabiliyordu. Söyleyebildiği tek şey onun adıydı. "Clay!" "Bunu halledeceğim," diye fısıldadı Clay. "Sana bakacağım." "Biliyorum," diye mırıldandı Julia, tamamen ken- dinden geçmiş hissediyordu. Clay öpme işine geri döndü, bu sefer
Sayfa 185
"İnsanlar kendileriyle bile birlikte barış içinde yaşamayı başaramayan bir türken bizimle nasıl yaşayabilir ki? Dünya üzerinde meydana gelen savaşlara bak. Toplumların daha az gelişmiş diğer toplumları nasıl vahşi, yoldan çıkmış, sapkın olarak adlandırıp soykırımlar yaptıklarına bak. Yalnızca farklı oldukları için hem de. Farklı deri renkleri, farklı dilleri, inançları oldukları için. Kendileri gibi düşünmedikleri için. Hayır, insanlar asla başka bir türle eşit olmayı kabul edemezler. "
Sayfa 42 - Elpis YayınlarıKitabı okuyor
"İnsan nasıl olurda hem nefret eder, hem de nefret ettiği şeye bu kadar kolaylıkla uyum sağlar?"
Rakîplerin mâşûk için atışması
Aşk dediğin onsuz olmamak, olamamakla, belki de yakınında olmak ve yakın olmakla anlaşılır." “Sevgiliyle aynı çatı altında sabahladıkları için kendini sevgiliye yakın zanneden nice ahmaklar yaşar şu dünyada. Sevgilinin hayali her gece benimle sabahlıyorsa kim onun bana yakın olmadığını söyleyebilir? Kaldı ki sevgiliye yakın olduğunu
Sayfa 219
Reklam
Bizim hayatlarımızda öğretmenin yeri artık yok. Ama acilen aramızdaki yerlerini geri almaları gerekiyor. Öğretmenlerin hayatlarımıza geri dönmesi gerekiyor, hem de birer lider olarak.
Sayfa 158Kitabı okudu
Görünüşe bakılırsa tüm insan davranışlarına ve deneyimlerine (hem normal hem de normal olmayanlara) duyularımızı yanıltabilen ve sanrı görmemize yol açabilen çeşitli süreçler eşlik eder. Bu süreçlerle ruhsal bozuklukların aradında nasıl bir ilişki olduğu etraflıca belgelenmiş olsa da, günlük hayatlarımızda oynadıkları rol yeterince araştırılmamış olabilir. Normal insanların tecrübe ettikleri yanılsamalar ve sanrılar hakkında daha derin bir anlayışa sahip olmamız, olağanüstü, “doğaüstü” ve “duyu ötesi” olarak nitelendirilen deneyimlerin nereden kaynaklandığını açıklamamıza yardımcı olabilir.
Sayfa 175 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Hissettiklerimi nasıl dile getireceğimi bilemiyordum. Hem yaralanmış hem de keyiflenmiştim.
Sizden bir şey saklayacak değilim Krestyan İvanović. Siz de biliyorsunuz ben pek de önemli biri değilim; ama bu durumdan hiç de pişmanlık duymuyorum. Tam tersine Krestyan İvanoviç; hatta doğrusunu söylemek gerekirse, pek de önemli biri olmamaktan gurur duyuyorum. Entrikacı biri de değilim, bununla da gurur duyuyorum. Gizli saklı değil, hiçbir oyun çevirmeden, gayet açık bir biçimde hareket ederim ve kime, nasıl zarar, hem de büyük bir zarar vereceğimi bilmeme rağmen Krestyan İvanoviç, elimi böyle işlerle kirletmem. Bu anlamda ellerim gayet temizdir
Sayfa 13
Daha fazlasına gerek yok; özsaygının nasıl her yerde en tatlı zevkleri, hem ayrı ayrı şahıslara hem de bütün insanlara birden saçtığını size göstermek için bu kadarı yeter sanırım.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.