DENİZ İŞÇİLERİ-kitap yorumu
Hayatımda en zorlanarak okuduğum, her sayfasını yarım bırakma arzusuyla çevirdiğim ama sonunda inat edip bitirdiğim (garp bir şekilde iyi şeyler hissettiğim için bırakmama kararı aldığım için) bir kitaptı. Nerden başlasam nasıl incelemesini yapsam bilemiyorum. Daha önce 
Victor Hugo'dan 
Notre Dame'ın Kamburu'nu ve 
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü'nü okumuştum. İki eseri de
Şahzade Hükümdarlık Satrancı
Osmanlı tarihinde dilden dile dolaşan gurur duyacağımız birçok yaşanmışlıklar doludur . Bu eserde yazarımız Şehzade Selim ile Şah İsmail 'in arasında geçen unutulmaz satranç olayını kurgulayarak bizlere sunmuş .
Osmanlı güçlü bir devlet ve uzun süreli ayakta kalmasını saygı , sevgi , terbiye , üslup, akıl ve zeka yapısıyla sağlasa da bunun yanı sıra düşmanını çok iyi tanımaya , onların ne düşündüğünü , ne yapacağını , nasıl karşılık vereceğini bilerek hareket edip birçok zaferler kazanmışlardır.
Şah İsmail 'de Şehzade Selim'in Trabzon 'da bulunduğu sıralarda Osmanlı yanlısı gibi görünüp ama Osmanlı sınırları içerisinde halka zulüm eden çeteler ile birlik içindedir . Şehzade Selim çok iyi düşünen ve planlar yaparak hakaret eden bir yapısı olsa da asıl onun örnek aldığı dedesi Fatih Sultan Mehmet Han'dır. Onun gibi hareket edip , onun gibi stratejik kararlar almayı kendine borç bilmiş ve Osmanlı için ismini yazdıracak biridir.
Şah İsmail'in bu zulmüne ve ülkenin sınırlarını korumak için düşmanını iyi tanımak adına derviş kılığına girip Tebriz'in yolunu tutmuştur. Yaveri Hasan ile yol boyunca maceralarını bu eser ile soluksuz okuyacaksınız ki asıl önemli bir husus Şah İsmail ile ortak bir yanları vardır : SATRANÇ
Birisi hiç yenilmeyi tatmamış , diğeri ise satranç ile hem düşmanını tanımayı , hem hamlelerini öğrenmeyi hemde satranç tahtası üzerinde savaşı yaşaması ve olacakları görmesi... İşte bu satranç oyununu , yapılan hamleleri ve asıl amacı bu eser ile tarihsel kurgu içinde sizde yaşayacaksınız.
Şehzade 
Gökhan Çelik 
Semra
"Atese ucan kelebek gibisin kanatlarin yanacak "
Bu kitabin özeti tamda bu sözdür.
Jolene hem bir hemsire, hem de her sey den uzak bir fanusda saklanmis , masum buyutulmuş dindar bir ailenin 2.kizidir .Fakat icindeki o dürtüler hic de ailesinin istedigi yönde degildir .Bazen bir seyleri cok istemek insanin felaketide olabiliyor tipki jo 'nun yaptigi gibi. Bir hata digerini getirdi domino misali tüm gercekler ,hayaller bir yalanla sirayla devrildi.Kasabaya bir gun bir felaket düstü oda geldi bizim kizi buldu(evlerden uzak)Sergio efendi olmaz olasica sahtekar, bencil ve son aşk bükücü ,kendileri .
Neyse jo 'yu allem etti ,kallem etti kandirdi.Kalbini ve gelecege dayali tüm hayallerini ezdi gecti.iste hikayede burada basladi basladigi gibi bitemedi cünkü ... Kont(italyan mafya lideri )Giovanni dedi ki;Ben bitti demeden hic hir sey bitmez .
"Onun yurdunda ışık yoktu ama ,o tüm ışıklardan daha göz aliciydi "derken bizim jolene bende ona diyorum ki ac gözünu kizim
<Gitti eteri geldi beteri >
Dedik dedik de dinleyen varmi :)cok iyi bir serüvendi heyecanla okudum en degisigide aşk kisiden kisiye nasil degisir ve yasanir .SakIn bu yazdiklarimla sınırlı sanmayin daha neler var neler.Mafya icinde bir de ask sevenler buraya ugrayabilir. 
esma 
Kont 
Aşkın Nur Karataş
