''… Koyuldukları işe canla başla sarıldıkları için bu genç kızlar, başlarını kaldırıp bakacak halde değildirler. Halılara işlenmiş ışıklı tabloların önlerine serdiği ve ne yapsan anlatılamaz o hayatla, ruhlarında ezdikleri hayatın aynı olduğunu; onlar, bütün bu resimleri çizerlerken fark etmezler bile. Buna inanmak istemezler. Bunca
Can Yayınları
"Rengeyiğinizin öldürüldüğünü görmenin nasıl bir his olduğunu biliyor musunuz siz, hem de işkence edilerek. O rengeyiği de kafasına darbe almış ve bacakları garip bir açıyla bükülmüş, bu yüzden muhtemelen uzun süre acı çektikten sonra ölmüş. Hayvanlarını o halde görmenin bir insanı ne hâle getirdiğini anlıyor musunuz? "
Sayfa 251
Reklam
İnsan nasıl olurda hem nefret eder, hem de nefret ettiği şeye bu kadar kolaylıkla uyum sağlar?
ümit diye ne kalmışsa kırılmış dökülüyor hem de nasıl çırpınarak…
256 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
*spoiler* "Uzay benim için her zaman bilinmez olmuştur. Filmleri, bilim kurgu romanları... Arthur C. Clarke, Tanrıların Arabaları... Ya burada olmam inanılmaz bir şey yani! Space Odyssey!" diyor ve başlıyorum. Sevgili İthaki yayınları, Tanrılar belanızı versin, saygılar. Birinci sayfa, birinci paragraf yazım yanlışları başlıyor.
Çocukluğun Sonu
Çocukluğun SonuArthur C. Clarke · İthaki Yayınları · 20213,426 okunma
Baş­langıçta belirttiğimiz paradoksun ikinci sebebi de Marx'ın geçen yüzyılda tamamlamış olduğu eserini 20. yüzyılın ikinci yarısında Marksistlerin yeniden yaratacak güçte olmayışlarıdır. Bu yeteneksizlik, her şeyden önce, siyasi sebeplerden ileri gelmektedir. Sovyetler Birliği'nde ve Stalin dönemi boyunca komünist partilerde teoriye tali bir yer verilmesinin sonucudur. Nasıl ortaçağda felsefe teolojinin hizmetine girdiyse oralarda da teori günlük politikanın hizmetine girmiştir. Bundan dolayı, özellikle, ekonomi teorisinde kendini gösteren pragmatik ve savunmacı bir deformasyona uğramıştır. Üstelik, Stalin döneminde bağımsız teorik araştırmalar yasaklandığı için bu deformasyonun yanı sıra kesin bir dogmatizm ortaya çıkmış ve bütün bunlar hem Doğu'daki hem de Batı' daki genç nesilleri tiksindirmiştir.
Reklam
İnsan
Çok izliyorum bu aralar, Bi koşuşturma, yetiştirme hakim. Öylesine dalınmış ki şu hayata, Kimse duramıyor, Bekleyip düşünemiyor 2 dakika, Sorgulayamıyor, Ben ne yapıyorum?
Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular indir! Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir! Kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak! Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum....Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum.
448 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
60 günde okudu
Picasso ve aşçışı
Picasso ve aşçısı ilk bakışta biraz karmaşa yaratabilir. Bir sanatçı ile bir aşçı kurgusal bir roman içerisinde nasıl bir araya geldi gibi sorular da çok doğal elbette. Ancak beklenmedik şeylerin güzelliği de burada devreye giriyor. Kurgusal dahi olsa dönemin Fransa'sına gidip gerçek anlamda Picasso'ya yemek yaptığınızı hayal edebilirsiniz. Aubray tarafından yazılan bu roman 1936 ve 2016 yıllarında yaşayan iki aile üyesinin gözünden bakmayı sağlıyor olaylara. 1936 yazında ana karakterimizin Picasso'ya yemek yapmaya başlaması ve ardından gelişen olayların 2016 yılında nasıl nüksettiğini hep birlikte görüyoruz. Sadece bir roman değil aynı zamanda hem Picasso'yu hem Fransa yemeklerini hem de bu kurgusal olduğuna inanamayacağımız keyifteki hikayeyi bir araya getiren harika bir eser.
Picasso ve Aşçısı
Picasso ve AşçısıCamille Aubray · Altın Kitaplar · 2018136 okunma
Reklam
Tık tık tık ! - Kim o? - Merhaba - Merhaba buyurun?
Yaşamaya Dair
1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
"Adâvet etmek istersen kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı, muhabbete lâyıktır; öyle de adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır."
Karısını Hz. Ömer (r.a.)'a Şikayet Eden Adam
Hz. Ömer'in hilafeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer'in çıkmasını bekler. Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer'in hanımı koca halifeye bağırıp çağırmakta ve fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bükerek: "Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik mü'minlerin emiri iken Ömer'in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çare bulabilir" diye düşünür ve kalkıp giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından: - Hayrola, derdin neydi? diye seslenir. Adam da der ki: - Ey mü'minlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime: Mü'minlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl deva bulacak? dedim. O zaman Hz. Ömer adama şunları söyledi: - Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın süt annesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum. Bu sözleri duyan adam: - Ey mü'minlerin emiri! Benim karım da aynen öyle, dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer adamı: - Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor! diye teselli etti. (Zehebî, el-Kebair, s. 179).
Sayfa 335 - ERKAM YAYINLARIKitabı okuyor
Bir insan nasıl hem bu kadar mutsuz olabilir hem de hâlâ hayatta kalabilir, anlayamıyorum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.