Sessizliğiyle tanınmıştı hep,ilk görüşte acımadan yapıştırmışlardı “sessiz” etiketini üzerine.Sessizlik neydi ki? Ya da ne olduğundan çok insanlar neden sessizdi? Bir çeşit kaçış mıydı bu,neyden kaçardı ki insan? Tüm bu sorular yine çökmüştü üzerine cevapsa çok basitti kim anlayacaktı onu,gerçekten anlaşılmamış insanlar seçerdi uzun sessizliği,bilirlerdi çünkü dökülürse cümleler dudaklarından havaya karışıp yok olacaktı,karşı tarafaysa ulaşamayacaktı e sonuç iki taraf içinse yazık olacaktı boş yere zaman gitmiş olacaktı.Aa bir de sessizseniz çok da şey birikmiştir içinizde haddinden fazla olacak şekilde hem de ve bir tanesi çıksa ağzınızdan hepsi çıkmak isteyecekti ama dedim ya biraz önce anlaşılma sıkıntısı var hepsi çıkarsa nasıl geri toplayacaktı tümünü üstelik bunun gibi yaralarla doluyken,acılarla doluyken yenisine hazır olabilir miydi,birine daha katlanabilir miydi? Ve sonucun olmaması durumu var anlatınca çözümü olmayacağını ya da hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorsan neden anlatasın ki? Tüm bunların sonucu sizi derin bir sessizliğe götürür ama kim bilir bakarsın seni de konuşturacak biri gelir tüm bu anlamsızlıklardan anlam bulur,kendin dışında birinden bahsediyorum! Sözün özü konuşması gerekenler susar susması gerekenler konuşur,çok konuşur.