bazen –hem de hep beklenmedik bir anda– tam bir duygunun ortasındayken hayata karşı korkunç bir yorgunluk çöker üstüme, üstelik o kadar büyük bir yorgunluktur ki üstesinden nasıl geleceğimi bilemem.
Şairin 1977 - 1981 yılları arasında yazdığı şiirlerde 1982 - yılları arasında yazdığı şiirlere kıyaslayınca daha iyimserdir . İlk dönem şiirlerinde görülen yaşama sevincinin , insanlığın bir gün kurtuluşa ereceğine dair inancın yerini daha sonra hayatın olumsuzlukları karşısında duyduğu üzüntü ve çaresizlik alacaktır. Örneğin 1980 de yazdığı Öte
Reklam
" Yalnızlık öylesine saplanmış ki bedenime gözlerim her ıssız manzarada ruhumun acı bir yansımasını görüyor. Tam olarak nereye ait olduğumu bu yerde vakit geçirerek çözebilseydim eğer kim bilir belki de o vakit bu amansız savaşta kendime karşı güçlü bir saf olabilir ve bir umut bu savaşta onu mağlûp ederek zaferimi kutlayabilirdim. Peki, kendimi yendiğim vakit ne olacaktı? Tam olarak nasıl bir zafer bu ? Maddi zaferlerin tatminini bulabilecek miydim bu zaferde? Ya kazandığım vakit daha korkunç bir şey ile karşılaşacaksam? Hem tam olarak neydi ki bu savaş ; ölmek veya ölmemekle mi alakalıydı veyahut delirip delirmemek ile mi ? "
Sayfa 19 - SiyahBeyaz YayınlarıKitabı okuyor
528 syf.
8/10 puan verdi
Daha az önce kitabı bitirdim ve cidden hem üzgün hissediyorum hemde merak içindeyim. Öncelikle kitap dil açısından akıp gitti fakat o kadar çok akıp gitti ve daha da meraka kapıldım ki ileriki sayfaları okudum ve sonrasında da tüm spoilerları yediğim için kitaba karşı merakım azaldı ve az kalsın reading slumpa giriyordum. Yine de kendimi zorlaya zorlaya okudum ve yine akıp gitti bir şekilde bitti işte. Çoğu kişi ana karakter Euria Vaseva’yı sevmemiş olsa da ben ne yalan söyleyeyim sevdim cidden. -SPOİLER-Kitaptaki ihanetler beni yerden yere sağdan sola çarptı ama o son neydi öyle ya. Bittim ben resmen gerim gerim okudum sonunu. Spoiler yedim tamam Nathanın ihanet edeceğini de biliyordum evet. AMA YİNE DE BELKİ ETMEZ DİYORDUM ÇÜNKÜ TAM BİR AŞK ADAM GİBİ DAVRANIYORDU NASIL OLABİLİR BÖYLE Bİ İHANET YA. Hele sonda Euria’nın Nahtan’ın kellesini uçurması. Bilmiyorum çok duygu yüklüyüm şuan. Kitapta en sevdiğim kısım aslında yavaş yavaş Euria’nın ihanetlerle birlikte kötü tarafa geçmesi ve Wisteria evreninin kehanetteki Acıların hükümdarına bürünmesi. Onun harici kitapta şuan hatırladığım kadarıyla tek hoşlanmadığım ve ortamı bozan kısım herkesin birbirine lakap takması ama cidden herkesin yani kimse kimseye adıyla hitap etmiyor. İnceleme bu kadardı by
Acıların Hükümdarı
Acıların HükümdarıAdora Yağmur · İndigo Kitap · 2024309 okunma
«Bu pişmanlıklar beynimize her ne yapmışsa, orada -nasıl desem- ne çeşit bir nörokimyasal tepkime olmuşsa, aynı anda hem ölümü hem de yaşamı istemenin karmaşası bizi bir şekilde arada bırakmaya yetmiş olmalı.»
Sayfa 146
Muhammed'in okuma yazmayla ilgili açtığı herhangi bir okul var mı? İslami inanca göre ölene dek kendisi bile okuma yazma öğrenememişti; sadece camiler açmıştı (ki bunlar da zaten onun icat ettiği yeni bir şey değil; daha önce de havra, kilise adlarında değişik isimlerle mabediler vardır) ve buralarda yazıyı değil; ancak kendi günlük siyasetini anlatıyordu. Doğrusu, buralar kendisi için bir nevi örgütlenme yeriydi. Hatta Muhammed'in ayettir dediği sözlerini yazan ve İslam literatüründe "Vahiy katipleri" diye geçen insanların hepsi daha önce okur yazardı, yazıyı Muhammed onlara öğretmemişti. İlginç bir örnek vereyim: Muhammed'in hadislerini (söz ve eylemlerini) sayısal olarak en fazla aktaran kişi Ebu Hureyre'dir. Bu zat, Hayber harbinde Müslüman olmuş, Muhammed'le olan beraberliği sadece 3 yıldı; kendisi okuryazar da değildi. Muhammed'den ancak bazı sözlü bilgiler aktarmış, bunlar da onun zamanında değil; güya korunup (her nasıl korunmuşsa!) yıllar sonra Müslümanlar tarafından yazılı hale getirilmiştir. Bu adam ilkin Yahudiydi, Tevrat'taki hikâyeleri çok iyi biliyordu. Zaten onun Muhammed'den aktardığı hadislerin hepsi Tevrat ve Yahudi kültüründe varolan konulardan söz eder. En önemlisi, Halife Ömer ve Hz. Ali gibileri hem okuryazar, hem de baştan beri Muhammed'le beraber oldukları halde ondan yaklaşık olarak 500 küsur hadis aktarabilmişken; okuryazar olmayan, üstelik son 3 yılda ancak Muhammed'le tanışıp beraber kalabilen Ebu Hureyre ise, nedense binlerce hadis aktarmış. Tabi ki bu da skandalın bir başka yanı...
Sayfa 85 - 3.Bölüm: Kutsal dinler öncesi Mezopotamya'da demokrasi, eğitim ve adaletKitabı okudu
Reklam
800 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 64 days
Üç cisim problemi üçlemesinin son kitabını bitirdim. Öncelikle kitap çok uzundu. Bir de kitapta zaman atlamaları çok fazla var, karakterler ilk iki kitaptan farklı, dolayısıyla hazmetmek için de yavaş yavaş okuyunca okuma sürem çok uzadı. Kitapta bilimkurgu adına ne varsa hepsi mevcut. Fizik, kozmoloji, matematik, kimya, biyoloji… Nereden anlatmaya başlasam… (spoiler içerebilir.) Öncelikle kitabın adı: Ölümün Sonu. Kitabın sonunda yazarın neden bu ismi seçtiğini anlıyoruz. Oldukça karanlık, karamsar bir kitap. Nasıl olmasın ki? İnsanın (her canlının) en temel içgüdüsü “hayatta kalmak” tır. Birinci kitapta evrende yalnız olmadığımız, ikinci kitapta karanlık orman teorisi ile av ya da avcı olduğumuz anlatılıyor. Ve son kitapta da av olduğumuz… 3 cisimliler bizi avlamaya geliyor. Ama hikaye burda bitmiyor. Daha yeni yeni başlıyor. Duvarabakan projesinin yanına bir kılıçtutan konsepti ekleniyor. Hem bizim hem de 3 cisimlilerin kaderi bu kişiye bırakılıyor. Her iki gezegenin koordinatlarını evrene yayınlamakla görevli bu kişiye kılıçtutan deniyor. Bir müddet barış ortamı olsa da kılıçtutanın değişmesi ile işler değişiyor. Tabii ki evrende sadece iki medeniyet yok. Milyarlarca medeniyet varken olanlar oluyor. Tabi bu olayların hepsine değinmek zor. Merak edenler okusunlar. Ama zor bir kitap, hatırlatayım. “Milyonlarca yıllık evrende, milyarlarca medeniyet varken, küçücük dünyamızda milyarlarca insan içinde, biz nelerle uğraşıyoruz?” diye sorgulatan bir kitap. En fazla 80-90 yıllık ömrünüzde sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz!
Ölümün Sonu
Ölümün SonuCixin Liu · İthaki Yayınları · 2020239 okunma
Sıcak bir yaz günü öğle vakti en anlamlı Somut sevilerle uzandım yoz toprağa yapayalnız Tüm evren eridi Beşparmak'lardan Toros'lara değin Süt mavisi özlemlerle dolan avuçlarımda Bir sen vardın belleğimde çözülmez düğüm Bir sen vardın benim devamını, mutsuz tanrım, . çağlar öncesi Unutulmuş kutlu tansıklarında geçmiş anların Resmin hala çerçevesiz, öykün bitmemiş, anıtların yarım Bir sen vardın... hem de zamansız nasıl aydınlık Senin kentin, senin yakarışların ve tapınakların
304 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
“Hâlbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı?"
Ömer o vapurda Macide'yi hiç görmeseydi yine de içindeki o şeytanı farkedebilecek miydi? Macide evin önündeki sokakta Ömer'i beklemeseydi ,nerden emindi onun geleceğine ki zaten. Bedri gerçekten nasıl bu kadar sevebiliyordu Macide'yi ? O yüzden mi Ömer'e karşı bu kadar iyiydi? Kitabın sıcacık,hüzünlü bir yapısı var. Zaman
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Can Yayınları · 2019172.7k okunma
308 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Kapıların sihri `*`*`
Selâm sevgili okurlar ♡ Yedi Tepe İstanbul kitabı yorumu ile sizlerleyim . ️️️️️ YEDİ KAPI serisinin ilk kitabını 
Yedi Kapı (Yedi Krallık)
Yedi Kapı (Yedi Krallık)
(YEDİ KRALLIK ~Xan-Xia ) okumaya başladığımda öyle heyecan ve merakla doldum ki ikinci kitabı
Yedi Kapı-7’ler
Yedi Kapı-7’ler
   ( YEDİ KAPI  7`LER ) da aldım. Çünkü olaylar maceradan maceraya atlayarak ilerliyordu , yarıda kalsın istemedim  .
Yedi Tepe İstanbul
Yedi Tepe İstanbulÖzlem Neşe Beydili · DLS Yayınları · 20242 okunma
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.