Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yakup Doğru

Yakup Doğru
@hemraz1453
Bizler hakikati arıyoruz, hakikat Allah’tır. ى
74 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Benim dinim(İslam) benim aklımı, mantığımı ve vicdanımı yok sayan tekliflerde bulunmuyor. “İnanmak için gözlerini kapat, kafanı boşalt, aklını tatile gönder, vicdanını hapse at.” Demiyor. Tersine “Bak, gör, oku, anla, tahlil et, sorgula, çıkarım yap. Sonra elde ettiğin bu doğru bilgi ve sağlam ahlaki değerler temelinde adil bir dünya inşa et. “diyor.
Reklam
Maddeyi dönüştürebilecek bir maneviyata sahipsen madde senin için bir tehdit ve tehlike olmaktan çıkar. Sen yükselmeye başladığın gibi maddeyi de yükseltmeye başlarsın. İşte alemde nizam yani düzen kurmak böyle bir şeydir.
Mana ve maneviyat bizi varlığın özüne götürür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Maneviyata götürmeyen bir mana, maddenin tasvirinden öteye geçemez.
Başınızın üstündeki gök kubbenin ihtişamını idrak ettiğiniz oranda evrendeki yerinizin ne kadar küçük olduğunu da anlamaya başlarsınız. Bunu kavradığınız oranda sağınızdakini, solunuzdakini itmenin, kakmanın, hor görmenin, kırıp dökmenin saçma ve anlamsız bir şey olduğunu görürsünüz. Dünya hepimize yetecek kadar büyük. Göğe bir bak, evrenin ruhunu kavramaya çalış. Küçük mavi bir soluk nokta olan dünyamızda neyin kavgasını veriyoruz? Sonsuzluk duygusuna ve şuuruna sahip olmak insana dünyada edepli bir biçimde var olmayı öğretir.
Reklam
Hakikatin kıymetini bilen kişi, onun bize ulaşmasına katkı sağlayan herkese de medyunı şükrandır. Kindî bu hususu Aristo'dan bir alıntıyla ifade eder: Felsefede Yunanlıların seçkin kişisi olan Aristoteles bu konuda ne güzel söylemiştir. Der ki: "Bize gerçek adına bir şey getirenler bir yana, onların atalarına da teşekkür etmeliyiz. Çünkü onlar bunların varlık sebebi, bunlar da bizim gerçeğe ulaşmamızın sebebidirler." Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini benimsemekten ve ona sahip olmaktan utanmamalıyız. Çünkü gerçeği arayan için gerçek'ten daha değerli bir şey yoktur. O halde gerçeği eksik görmek ve onu söyleyeni ve getireni küçümsemek yakışık almaz. Hiç kimse gerçeği küçüm- semez, tersine herkes ondan şeref duyar. Flanör olmak, hakikat avcısı sıfatıyla bir arı gibi hangi çiçekten ne alacağını bilerek dolaşmaya benzer. Bunu yaptığınız zaman "İnsan olan hiçbir şey bana yabancı değildir.”s sözü daha doğru bir zemine oturur. Aslında bunu şöyle revize edebiliriz: “Hakikat olan hiçbir şey bana yabancı değildir."
Hakikat tek bir kişinin yahut tek bir neslin kendi başına ihata edemeyeceği kadar büyük bir gerçekliktir. Dolayısıyla nesilden nesile aktarılarak farklı milletlerden, farklı coğrafyalardan, tarih dönemlerinden süzülerek bize gelir. Bizden sonraki nesillere de bu şekilde bırakılır. Dolayısıyla hakikatin inşa serüvenine katkı yapmış herkese dini, dili, milleti, tarihi ne olursa olsun şükran borcumuz vardır. -Kindî
"En iyi alternatif, tarih öncesi dağların arasından bir ve tek olan Allah'a doğru akan bir nehir gibi çıkagelen Hz.Muhammed(Aleyhisselam) idi şüphesiz. İnsanların hiçbir zaman cevap alamayacağını bildiği hâlde her defasında 'Alo? Orada kimse var mı?' diye aradığı ve bizim 'Mesih' dediğimiz telefona ihtiyaç duymadan, her sabah o bir olan Allah ile muazzam ve muhteşem bir şekilde konuşabilirsin..."
Özünün ne olduğunu görmek istiyorsan nasıl bir dünya inşa ettiğine bak. Hayatında nelere izin verdiğine, neleri dışladığına bak. İyi, güzel ve doğru adına neyi kurduğunu ve koruduğuna bak. Özünün somut, yürüyen, yaşayan hâli işte bunlarda çıkar karşına. Zahirdeki hayatında ne varsa özündeki anlam da odur. Özünde ne varsa dışarıya yansıyan da odur.
Aşkın gözünü kör, kulağını sağır zannedenler yanılıyordu; aşk insana hem doğru yolu gösterir, hem doğru sözü ettirirdi.
Reklam
Bize düşen bir medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır. İnsan olarak bizleri tabii hasletlerimizden uzaklaştıracak, bizi tağutlara bağlayacak medeniyet verilerini reddetmek, buna karşılık insanın kendini sahici hissetmesi, İlâhî olanla bağını kuvvetlendirebilmesi dün olduğu gibi bugün de yaşayışımızın temel doğrultusunu teşkil etmelidir.
Kendi kulluğunun anlamına yeni bir bilinç alanı açarak varmayı önemsemeden yeni bir hayatı kurma çabasına girişmek abestir.
Öyleyse nedir? Bütün imkânlar elimizdedir. Yani Müslüman olmamız elimizdeki imkânlar dolayısıyla ve bizi kuşatan şartlar içindedir. Biz, bu şartların, bu dünyanın, bu akıl yapısının, bu işleyişin insanları, Müslümanlarıyız. Hiç kimse yanlış bir çağda dünyaya gönderilmiş olduğunu düşünmüyordur, umarım. Bu dünya ile alışverişte bulunmak yükümlülüğü bizim üzerimizde. Çünkü biz bu zamanın ve bu yerlerin insanlarıyız. Bırakın sosyalistler, faşistler, hümanistler ve daha bilmem ne istler, dünya cennetinin uzantısı olarak bir zaman sonra yeni bir dünya kurmak düşüncesini yüceltsinler. Bu yüceltme aslında son asırlara mahsus afyonkeş ortamın tabii sonucudur.
Batı hayatında insana baskın çıkan zorbalık İslâm yaşayışında sevginin kendisi olur.
Dönüp düşünelim: Oruç bizim için bir eğitim oluyor mu? Yoksa açlık ve fakirliğin edebiyatını mı yapıyoruz?
551 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.