Bu dünyada en kuv­vetli insan, tam anlamıyla tek başına olan insandır.
Yerle bir edilmeli diyorum işte! Yalan içinde yaşayanların tümünün, haşarat gibi kökü kazınmalı! Yoksa tüm ül­keyi çürütüp kokutursunuz siz; tüm bir ülke değerin­deki şeyi batırırsınız siz. Ha, eğer bunu da başarırsa­nız, o zaman da bütün yüreğimle, en içten haykırarak derim ki: Sizin gibilerin tümünün kökü kazınsın ister­se o zaman! Tüm bu ülke batsın isterse o zaman, tüm bu halkın kökü kazınsın isterse o zaman!
Reklam
Ben buradaki sersemlerin kafalarına dank dank vurup anlatmak istiyorum ki, bizim liberallerimiz, her özgür insanın en tehlikeli düşmanıdır. Parti prog­ramları yeni ve yaşam dolu her hakikatin boğazını sık­maktadır. Ve rezil fırsatçılık, her çeşit hak ve tutaılı­lık kavramını öyle altüst ediyor ki, hayat, sonunda bir hayaletler şamatasına dönüyor.
Dünya yüzünde, öz­gür bir insanın yapamayacağı bir tek şey vardır, o da nedir biliyor musun?Özgür bir insan alçalamaz, paçavralaşamaz. Kendi kendisinin yüzüne tükürmek durumuna düşe­cek biçimde davranamaz!
Partizanlık hastalığı!!!
Bir parti mi, sanki kıyma ma­kinesi; bütün kafalar o makinede kıyılıp sonunda bü­tün parti, et kafalardan ibaret kalıyor.
Saatlerce dışarı­ da durup uludular, tehditler savurdular, benim kemik­lerimi kıracaklarmış da, falan filan. Ama bir şey yapa­caklarından değil, hayır, bir şey yapmaya gelince kim­se yanaşmaz bizde.Ama gene de kı­zıyor insan; gün olup ulusal anlamda ciddi bir boğuş­ma söz konusu olsa demek ki, bakın görün o zaman kaptan Horster, o zaman bu kamuoyu nasıl tabana kuvvet kaçmayı uygun görecek ve o sımsıkı çoğunluk nasıl koyun sürüsü gibi kaçışacak demek ki. Bu dü­şünce öyle canımı sıkıyor ki, yani içimi oyuyor düpedüz.
Reklam
Bu­rada bütün kavramlar baş aşağı durmuyor mu? Bura­da hak ve haksızlık çorba gibi karışmamış mı? Ben ne­ ye hakikat diyorsam burada hepsi yalan sayılmıyor mu? En harikası da, sürüyle yetişkin liberal beyler, hem kendilerine hem başkalarına, kendilerini özgür düşünceli diye yutturuyorlar yahu!
Asıl bela, bizim ülkemizin her yerinde tüm insanların tek bir tarafın köleleri oluşu. Tabii, herhalde hür batıda da pek farklı değildir bu durum; orada da aynı başat çoğunluk, ay­nı liberal kamuoyu ve benzeri rezillikler egemen. Ama işte, tümüyle koşullar biraz daha hoşgörülü, yani bili­yor musun, insanı bir kerede öldürüverirler orada, ama hiç değilse buradaki gibi ağır ağır gırtlağına basıp boğmazlar herhalde; özgür bir varlığı bizdeki gibi cen­dereye sokup sıkıştırmazlar.
Halkın postası!!!
Düşünsel özgür­lük ile törel ahlak hemen hemen aynı şeydir. Bu yüz­den, "Halkın Postası"nın hem özgür düşünce, hem de ahlak, yalnızca koyun sürüsünde, yani yalnızca şu sıkı çoğunlukta bulunur, diyen yanlış öğretiyi her gün yi­neleyip durmasını da bir o kadar sorumsuzluk olarak görüyorum. Buna karşılık, nasıl gerçekte kaplıcamızın suyundaki korkunç pisliğin tümü yukarı değirmenlik­teki deri işletmelerinden aşağı sızıyorsa, aynen ona benzer biçimde güya tüm sıkıntı, tüm yozlaşma ve her çeşit düşünsel rezillikler de kültürden ileri geliyormuş gibi bir öğreti yayıyor "Halkın Postası"!
Ağabeyim, yalnızca üstlerinin dü­şündüğünü düşünüp, yalnızca üstlerinin görüşlerini benimseyen bir tip olduğu için! İşte böyle yapan kişi, yığından bir kişidir. Ve işte bu nedenledir ki, benim muhterem ağabeyim Peter, aslında fena halde gelişme­miş biridir ve düşünsel özgünlükten de böylesine yok­sundur.
Reklam
Sıradan adam, halkın onu işleyerek in­san yaratacağı bir hammaddedir.
Ah sevgili Hovstad'cığım, hele şu gü­venilir dediğiniz hakikatlerden hiç söz etmeyiniz. Bu­gün yığının, kalabalığın yücelttiği hakikatler, ancak çok önceki zamanların öncüleri için güvenilir hakikat­lerdi; taa büyük babalarımızın zamanında yani! Ama bugünün öncüleri olan bizler, o hakikatleri bugün ar­tık tanımıyoruz işte! Bence, güvenilir hakikat diye bir şey yoktur, şu bir tek şeyin dışında: Öyle değersiz ha­kikatlerle beslenen hiçbir toplum sağlıklı kalamaz.
Anlamıyorlar, anlamayacaklar!!!
Gerçeğin çoğunluğun tekelinde bulunduğu yalanına karşı devrim yapmaya kararlı­yım. Yığınların genellikle arkasından gittiği hakikatler nelerdir, bir düşünsenize! Yıllar yılı eskiyip, dişleri dö­külmek üzere olan hakikatlerdir bunlar. Ve beyler, işte bir hakikat böylesine eskimiş durumdaysa, dönüşmek için de en uygun yola girmiş demektir. Evet, evet, siz inansanız da inanmasanız da bu böyledir. Ne var ki, pek çok hakikat, hiç de din­deki Nuh'un dedesi gibi bin yıl yaşama gücünde değil­dir; kimse kendini aldatmasın. Normal doğmuş bir ha­kikat, genellikle, diyelim on yedi veya on sekiz, haydi haydi yirmi yıl yaşar, daha fazlası çok enderdir. Üste­lik de bu ömrü tükenmiş hakikatler, son derece sığ bir hale gelmişlerdir. Ama buna rağmen yığın, bunlan an­cak bu hale geldikten sonra benimseyebilir ve topluma bunları sağlıklı bir manevi besin gibi sunar. Oysa size kanıtlayabilirim ki, böyle bir posanın besin değeri çok azdır artık. Doktor olarak bunu bilmem gerekmez mi zaten? Tüm bu yığınsal hakikatler, bir yıl önceden kal­ma tuzlu kokmuş konserve et gibidirler. Toplumu­muzda her yerde kol gezen ahlaksal iskorbüt hastalığı ve zihin yetmezliği de bu yüzdendir işte.
Zamanın gerisinden hala topallayarak giden birkaç yüreksiz ve soluksuz için tek kelime bile harcayarak daha fazla zaman tüketmeye niyetim ol­madığını söylemiştim. Ama aramızda bulunan, gelece­ğin yeni düşünceleriyle dolu az sayıdaki kişileri düşü­nüyorum. İşte bu insanlar, o başat çoğunluğun daha uzun süre erişemeyeceği çok ileri öncü görevleri üst­lenmiş durumdadırlar ve o konumlarda, dünyanın bilinci için henüz herhangi bir çoğunluk kazanama­yacak kadar yeni ve taze olan hakikatler uğruna savaş­maktadırlar.
Evet evet, bağırmada beni alt edebilir­siniz, ama yanlışımı gösteremezsiniz. Evet, çoğunluk iktidardadır, yazık ki, ama haklı değildir. Haklı olan benim ve daha birkaç kişi.Hak her zaman azınlık­tadır!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.