Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Henry Kissinger'ın "Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; ancak gerçek olarak algılanması çok önemlidir" sözü algı yönetiminin günümüzde ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir. Yani algı yönetimiyle, hedef kitlede oluşan gerçek, gerçeğin kendisinden daha önemli hale gelmektedir.
Sayfa 27 - IQ Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
XIX. yüzyılda, bir Fransız diplomat İngiliz Başbakanı Palmerston’a, Fransa’nın Palmerston’un gömleğinin manşetinden diplomatik kart çıkarmasına alışık olduğunu söyleyince (kâğıt oyununda hile yapmak anlamında) cesur İngiliz “Kartları oraya Tanrı koydu” demişti.
Reklam
Uzun zaman önce, gençliğimde, "Tarihin Anlamı" konusunda fikir beyan edebileceğimi sanacak kadar küstahtım. Ama artık tarihin anlamının ilan edilecek değil, keşfedilecek bir konu olduğunu biliyorum.
Bizim çağımızın hedefi, savaş köpeklerini tasmaya vururken, bu dengeye ulaşmak olmalıdır. Ve bunun tarihin hızla akan sularında yapılması zorunluluğu vardır. Bu konuda çok iyi bilinen bir benzetme, "aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" sözünde saklıdır. Tarih bir nehir olarak düşünülebilir, ama suları her zaman değişmektedir.
İnsanlar en mahrem davranışlarını ve düşüncelerini, iç politikaları halka açık olduğunda bile sıradan kullanıcı açıcısından büyük oranda anlaşılmaz olan şirketler tarafından işletilen kamusal internet sitelerinde yayınlamaya teşvik ve davet ediliyorlar. Bu bilgilerin en hassasları yalnızca "arkadaşlara" açık oluyor, ama uygulamada bu arkadaşların sayısı binleri bulabiliyor. Hedef, onay görme; öyle olmasaydı, kişisel bilgi paylaşımı bu kadar yaygın ve bazen de bu kadar rahatsız edici dü­zeyde olmazdı. Akranlarının dijital olarak toplanıp çoğalan olumsuz yargılarına ancak çok güçlü kişilikler direnebilir.
Edmund Burke'ün de yazdığı gibi, "İnsanlar, geçmişlerini bilmeyen yeni nesillerle geleceğe bakmak istemezler."
Reklam
Neredeyse her İnternet sitesi, kullanıcının arka planını ve tercihlerini saptayacak şekilde tasarlanmış İnternet izleme kodlarına dayalı bir tür kişiselleştirme işlevi içeriyor. Bu yöntemlerin amacı kullanıcıları "daha fazla içerik tüketmeye" ve böylece, sonuçta İnternet ekonomisinin ardındaki itici güç olan reklamlara daha fazla maruz kalmaya teşvik etmektedir. Bu üstü örtülü yönlendirmeler, insan seçimlerine ilişkin geleneksel anlayışı yönetme amaçlı bir eğilimle bağdaşmaktadır. Ürünler "sizin seveceklerinizi" sunacak şekilde sıralanmakta, buna göre öncelik verilmekte ve çevrimiçi haberler "size en uygun haberler" olarak sunulmaktadır. Bir arama motoruna aynı soruyla başvuran iki farklı insan ille de aynı yanıtları almamaktadır. Gerçek kavramı göreceleştirilmekte, bireyselleştirilmekte ve evrensel karakterini yitirmektedir. Bilişim bedavaymış gibi sunulmaktadır. Oysa erişimci, tanımadığı kişiler tarafından ona sunulacak bilgileri daha da biçimlendirmekte kullanılacak verileri tanımadığı kişilere sunarak aslında ödeme yapmaktadır.
İnternet'in tarihsel belleği daraltma eğilimi de vardır. Bu gerçek şöyle açıklanmıştır: "İnsanlar bulabileceklerini dü­şündükleri şeyleri unuturlar ve bulamayacaklarını düşündüklerini hatırlarlar." İnternet bu kadar çok şeyi erişilebilir alana taşıyarak, onları hatırlama dürtüsünü zayıflatmaktadır.
Günümüz dünyasında insan bilinci eşi görülmemiş bir süzgeçle şekilleniyor. Televizyon, bilgisayar ve akıllı telefon, gün boyunca bir ekranla neredeyse kesintisiz etkileşim sunan bir üçlü bahis oluş­turuyor. Artık fiziksel dünyada insan etkileşimleri amansızca, ağ tabanlı aygıtların sanal dünyasına itiliyor. Yakın tarihli araştırmalar yetişkin Amerikalıların uyanık oldukları zamanın kabaca yarısı­nı bir ekranın önünde geçirdiklerini gösteriyor ve bu oran giderek yükseliyor.
Nükleer silahlar savaş olasılığını düşürseler bile, savaş çıkması durumunda vahşetini akıl almayacak derecede artı­rabilirler.
Reklam
Her çağın bir ana teması, evreni açıklayan ve etkilendiği çok sayıda olaya anlam vererek bireyleri esinlendiren ya da teselli eden bir inançlar silsilesi vardır. Bu ortaçağda dindi; Aydınlanma da Akıldı; on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda ise, tarihi harekete geçirici bir güç olarak gören bakış açısıyla bir araya gelmiş milliyetçilikti. Bizim çağımızın egemen kavramlarıysa bilim ve teknolojidir.
Sık sık yinelediği çalışma ilkelerinden biri şöyleydi: "Bir şeyi yarı yarıya yaptığınızda, tam yapmakla aynı bedeli ödersiniz. Öyleyse tam yapın."
Gelenek önemlidir; ne de olsa, ülkelerin tarihte hiçbir geçmişleri yokmuşçasına ve her eylem yolu önlerinde açıkmışçasına ilerlemeleri mümkün değildir. Önceki yörüngeden ancak sınırlı bir marj içerisinde sapabilirler. Büyük devlet adamları bu marjın dış sınırlarında hareket ederler. Bunda yetersiz kalırlarsa, toplum durgunluğa girer. O marjı aşarlarsa, gelecek kuşakları şekillendirme kapasitesini yitirirler.
Yapmayacağım tek şey, yerine getiremeyeceğim bir şey için blöf yapmak, tehditler savurmak ve ardından, sözlerimin arkasında durmam gerektiğinde, harekete geçememektir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.