Keşke bu kitabı hiç görmeseydim, varlığını bilmeseydim, okumasaydım!!
Fransa'da yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkılarak kaleme alınan bu roman, aile kurumuna sorgusu sualsiz kutsallık atfedilmesinin yıkıcı sonuçlarını Yalın ve sarsıcı bir anlatımla gözler önüne seriyor.
Herkesin aile, anne baba olamayacağını, ebeveynliğin sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu, dünyaya getirmenin yetmediğini, çocuğunun olmasının onun üzerinde her hakka sahip olduğun anlamına gelmediğini çarpıcı bir dille anlatıyor. Hani hep söyleriz ya "Anne baba olmak için psikolojik testlerden geçilsin" diye, Bu kitabı okuyunca zaten direkt olarak bu cümleyi kuruyorsunuz. Aynı zamanda bir şeyleri fark eden öğretmenlerin, sosyal hizmetler kurumunun, savcılığın bürokrasisinin ne kadar stabil işlediğini de görüyoruz. Herkesin bir şeyler yapmak için çabalaması ama o çocukların korkudan hiç seslerini çıkarmayıp ellerine somut bir delil sunamaması (ki bence en büyük somut delil işkence izleriydi) yüzünden çocuklukların yaşamaya mahvolan bir hayatı kitap olarak elimizde tutuyoruz.
Kocaman bir "NEDEN???????" sorusu kafamda dönüp duruyor. Bu kitabı okumanız için çelik gibi bir sinire ihtiyacınız var sanırım ve o bende yokmuş.
#alıntı
"Lanetli Bu aile. Büyüğü kendi başının çaresine bakamaz, küçüğü ise sizi sürekli hırpalar, aklınıza hep kuşku tohumları Eken zehir gibi sözcüklerle alaşağı etmeye çalışır,bir sebebi olduğundan değil sadece zevk için."
"Keşke biri bana bunu açıklayabilseydi, neden her şeyi yitirdiğimi"
"Beni ağlama hakkından yoksun bıraktılar."