İnsanlar korunmaya ağlarlar
Bu denli incelemeye karşı.
Saydamlaşan sözcükler ölüm habercileri sürüye,
Ürkeklikleri bundan,ketleri de.
Onlar korkunç seslerden ve doğaldan
Hep çekindiler.
Bütün gizem taşıyıcılarına kucak kapadılar.
Sözcüklerse,başıboş,bir bahçede
Kimi zaman yomsuz zakkumu put bilir,
Trajik ölüseverlikle bu bakışa tapınarak
Endişe aydınlığında
-AÇILIRLAR-
Beni kıskanmasına üzülmedim asıl hiç kıskanmasaydı üzülürdüm. Ben böyleyim işte. Kıskandığı için üzülmüyorum, benim yüreğim de katıdır, ben de kıskanırım. Beni üzen tek şey, onun beni hiç sevmemesi, şimdi de mahsustan kıskanmış gibi yapması, Körmüyüm ben, ha, görmüyor muyum? Bana öbüründen, Katka'dan bahsediyor. Demin durup dururken şöyle dedi İşte Katka böyledir de, şöyledir de, benim için mahkeme ye Moskova'dan doktor getirtti de, beni kurtarmak için en birinci, aynı zamanda en bilgili avukatı çağırdı da. Gözümün içine baka baka onu övmeye basladığına göre, demek ki, onu seviyor, arsız herif! Benim karşımda kabahatli olan kendisi. Suçunu bastrıp beni suçlu göstermek için, 'Sen, benden önce Polonyalı'yla beraberdin, öyleyse ben de Katka'yla beraber olabilirim,' diyerek bütün suçu benim üzerime atmak için böyle yaptı. Hep bundan! Bütün suçu bana yıkmak istiyor. Bunu mahsus yaptı, mahsus.
giderdin dedim
gittin ve gittiğin kırk gece sana uyudum
aklım ödünç, ellerim yanlış
dedim benim seninle kırk kere fotoğrafım var
senin bundan kırk kere haberin yok,
çünkü anladım kırkı çıkmak ne demek,
ne demek ölünce hep yirmi bir gram eksilen insan
Bizim oraların bir kanunu vardır: yaramazlık yaparsan tarlada çalışırsın. Başka bir kanuna göre de yaramazlık yapmasan da tarlada çalışırsın. Aslında bizim oralarda hep tarlada çalışırsın. Sadece tarlada değil; bahçede, evde, okulda... Sizin anlayacağınız, her yerde çalışırsın. Bundan şikayetçi değilim ben ve arkadaşlarım her zaman eğlenmenin bir yolunu buluyoruz.
Gençliğimde önümdeki hayatı en büyük derdim olarak görürdüm. Önümde bir hayatın uzanması ve henüz genç olmam benim tek derdimdi. Diğer dertler bundan sadır ol muştu çünkü. Dert onunla yaşayacağını düşünmektir, gelip geçicilik dert değildir diye düşünürdüm. Yarın ya da öbür gün ya da gelecek ay ölecek olsam benim ne derdim olabilirdi ki; dert yaşamaktır, bunu iyi biliyordum. Kendimi hep görmeye çalışır ama galiba bunun hakkından pek gelemezdim. Şunu demek istiyorum, insan kendi ile başkaları arasındaki farkı ya da benzerlikleri nasıl bulur, bunlardan, bunların her şarttaki sabitliklerinden nasıl emin olur, bunu bilemiyordum.
Şimdiye dek ortaya çıktığımız yerler hep kendiliğinden parlak ve görkemli olmadı mı? Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın, Asma sana cevap verecektir:
“Hiç bilmiyorum. Ama güneşe doğru büyüyorum.”
Başka bir yüreğin anısı
Sevdiğinden yeni ayrılmış tende
Bir zamanlar senindi
Şimdi için
için ölmekte
Deneme gölgelerin şafağında
birbirinden çözülmez bedenler
Hatıra eski hastalık
Hatırla dururken başka bir yüreğin anısı
Sevdiğinden yeni ayrılmış tende
Heceye azalmış derin yaralar
Erken takvim
Kör dönemeç
Ecza yok kimsede
Belki şimdilik
Belki bundan sonra hep böyle
Fakat benim kendi görüşlerim var ve kendi zevklerimi,hep birden aynı görüşü benimseyen insanların yargısına tabi kılamam.Eğer bir şeyi sevmezsem sevmem,hepsi bu; salt türdeşlerimin çoğunluğu bunu beğendi diye benimde onları taklit edip bundan haz almam için hiçbir sebep yok.Sevdiğim ya da sevmediğim şeylerin modasını takip edemem.
Sanıyorum toprak, bundan böyle toprak olmaktan çıkacak. Ağaca ağaç gibi bakmayan, toprağa toprak diyerek basmayan, adama da adam gibi muameleyi bırakacak.
-Peki sen ne yapacaksın?
Gözlerime gölgeler düşüyor.Ne yapacağımı adım
gibi biliyorum. Çünkü yeni bir șsey değil bu.
Eskiden nasılsam, şimdi öyleyim, daha sonra öyle
kalacağım.
-Ya zaman... Ya bütün bu olup-bitenler...
-Zaman.. Her zaman ayn, Güneş aynı, ay aynı,
ağaçlar ve insanlar aynı, sevgi ve nefret, korku ve
umit hep aynı.
Dualar aynı.
Kıble tek.
Şimdiki zaman herkes için aynıdır, bu yüzden geçmiş zaman da aynıdır ve yitip giden sadece bir andır. Herhangi biri ne geçmişi ne de geleceği yitirmemiştir. Birinin sahip olmadığı şeyi, herhangi birisi nasıl söküp alabilir ondan? Bu yüzden şu iki şeyin unutulmaması gerekir: ilki, ezelden beri her şey aynıdır, hep aynı döngülerdir tekrarlanan ve hiçbiri farklı değildir; herhangi biri, yüz ya da iki yüzyılda, ya da sonsuzlukta hep aynı şeyleri görür. ikincisi, bir kişi çok uzun yaşasa da çok kısa yaşasa da aynı şeyi yitirir. Bu da şimdiki zamandır ve insan sadece bundan mahrum olabilir; nihayetinde insan yalnızca buna sahiptir ve hiç kimse sahip olmadığı şeyi yitiremez.
Sen çocukluğundan sebepleri görüyor, bilgisizliğinden sebeplere yapışıyorsun . Sebepleri görüyor da müsebbipten (sebebi yaratan) gaflet ediyorsun . Bu hakikati örten, müsebbibin yüzünü gizleyen sebeplere ondan meyletmektesin sen . Sebepler gitti mi başına vurmaya başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun . Allah da sana “Hadi, yürü, sebebe git; ne acayip şey, sen beni yarattığım sebepler için andın ha!” der .
O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o laftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık” der ama Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın . Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam! Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur . Rahmet etrafında dönüp.dolaşırım, herkese rahmet ederim ben! Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der .
Baba, ağzında külü yarılanmış bir sigara, acıdan donmuş bir halde, yerde yatan oğluna bakıyor. Traktörün şöförü biraz ötede, jandarmaların arasında savcıya bir şeyler anlatıyor.
Yorulur, oradaki bir taşa çökersiniz. Ayağında Adana şalvarı, esmer yanık yüzündeki derin acıyla suskunca bekleyen baba bir ara, kafasında yaptığı konuşmayı bitirmişte bir sorunun cevabını veriyormuş gibi konuşur: Adana’dakiler soruyordu bu sene kurban kesecek miyiz diye, arayıp söyleyeyim bari. Kurbanı kestik. Allah kabul etsin.
Sabah rüzgarlarıyla efildeyen sarı başakların arasında bırakır gidersiniz delikanlının yoksul bedenini. Artık bundan sonra eski Ercan olmazsınız. Kalan ömrünüzde bozkırda esen tüm rüzgarlar hep o çocuğu hatırlatır size. Ekmeğinize kan bulaşmıştır artık. Evet, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.