Bakara
‌ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. Bakara 2 ‌ اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak
Gerçek aşk egonun bir işlevi değildir. Ego hep güç peşindedir. Bu yüzden aşkta bile -aşkınız gerçek olmadığı, yalnızca egonuzun bir parçası olduğu için- ego zor kullanır. Sevgimiz bir savaşa dönüşür. Baba oğul, anne kız, karı koca sevgili değillerdir. Biz onları düşmana çevirdik. Sürekli birbirleri ile savaşırlar. Ancak savaşmadıklarında aralarında sevgi olduğunu söyleriz. Bu negatif bir tanımlamadır. İki çatışma arasında bir boşluk, bir ateşkes ve barış sürecidir.
Reklam
“Amerikalılar İslâm düşmanı...” Hayır, öyle bir şey yok! Amerika’nın içine gireceksin, çalışacaksın, belki pek çok kimse müslüman olacak. Oluyor. Bunların hepsi zenci, siyahi değil, Amerikalılar’dan da müslüman olan var. Fransa’da dört milyon kadar müslüman var! Bir kısmı Kuzey Afrika’dan gelmiş ama Fransızlar’dan da müslüman olan var. Ben
Sayfa 26
Derviş
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
❛❛ HERKESİN OKUMASI GEREKEN ALTIN TAVSİYELER,
◆ Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsâit zamânıdır. ◆ Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsâit yeridir. ◆ Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Sorumluluk sadece bir kelime, ak pak insan etini kara toprak haline sokan bir kimya formülü değildir ki! Biz, insanları boş bir kelime uğruna ölüme bırakamayız ki! Sorumluluğu da bir yere teslim etmek gerekir. Ölüler cevap vermez. Tanrı cevap vermez. Gelgelelim, yaşayanlar, soruyorlar. Her gece soruyorlar, Binbaşım. Yatağımda uyanmış yatarken geliyor ve soruyorlar. Kadınlar, Binbaşım, yaslı üzgün kadınlar. Ağarmış saçları, katı çatlak elleriyle yaslı kadınlar. Issız, özlemli gözleriyle genç kadınlar. Çocuklar, Binbaşım, çocuklar, pek çok küçük çocuk. Karanlıkların içinden sesleniyorlar: Beckmann Çavuş, babam nerede, Beckmann Çavuş? Beckmann Çavuş, kocamı ne yaptınız? Beckmann Çavuş, oğlum nerede, ağabeyim nerede, beckmann Çavuş, nişanlım nerede, Beckmann Çavuş? Beckmann Çavuş, nerede? Nerede Nerede? Ortalık ağarana kadar hep böyle fısıldaşıyorlar. Yalnız on bir kadın, Binbaşım, benimkilerin sayısı yalnız on bir. Ya sizinkiler ne kadar, Binbaşım? Bin mi? İki bin mi? İyi uyuyor musunuz, Binbaşım? İki bine ek olarak şu benim on bir kişinin sorumluluğunu da size verirsem ne kaybedersiniz ki! Uyuyabiliyor musunuz, Binbaşım? Geceleri iki bin hayaletle? Uyumayı bırakın, yaşayabiliyor musunuz, haykırmadan bir dakika yaşayabiliyor musunuz? Binbaşım, binbaşım, geceleri iyi uyuyor musunuz? Evet mi? O halde sizin için mesele yok, o halde eh ben de uyuyabilirim belki. Gönül rahatı, budur mesele, evet, gönül rahatı, Binbaşım. Ondan sonra: uyumak!
Reklam
401 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.