Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Servet çok ama güç azalmış; bağlayıcı bir düşünce kalmamış, her şey gevşemiş,laçka olmuş, herkes çürümüş! Hepsi, herkes,hepimiz çürüdük...
Sayfa 475 - Can YayınlarıKitabı okudu
Şehit, bilebildiğim kadarıyla inançlarımıza göre sorgusuz sualsiz cennete girecek bir eylem sırasında ölenlere verilen bir sıfattır. Kural olarak da dini için yapılan savaş sırasında ölenlere verilen bir sıfattır (kalana da gazi denir). Bu sıfat daha sonra ülkesini düşmanlardan korumak için savaş sırasında canını verenler için de kullanılmaya başlandı. Her şeyi istismar ve laçka ettiğimiz için bunun dışındaki ölümlere de bu sıfatı eklemeyi adet haline getirdik. Böylece ölen kişinin çevresine güçlü bir teselli vererek ağızlarının bir çeşit kapanmasını ya da gösterecekleri tepkiyi azaltmayı amaçlıyoruz. Hâlbuki gerçek şehit sifatı ile ölenlerin dışında ölenlerin hemen hepsi alınması gereken önlemlerin ya da yapılması gereken yasal düzenlemelerin zamanında yapılmamasından doğan ölümlerdir. Bu ölümlere saygısızlık değildir; ancak onlar şehit de değildir. Nitekim Soma felaketinden sonra yöneticilerin derhal yasal düzenleme yapmaya kalkışılmaları, aslında kusurun nerelerden kaynaklandığını göstermektedir. Ancak alın teriyle nafakasını sağlayan bu değerli insanların ölümünün çok acı olduğunu; ancak şehit tanımlamasının doğru olmadığını ve kusurların nereden kaynaklandığını biliyoruz. Asıl sorumluları dile getirenleri edepsiz, yalancı, düzenbaz, rejim düşmanı, milli irade muhalifi ve onlarca hakaret içeren sözlerle tanımlayanlar, kendilerine ilişkin ağız uçuklatan yolsuzluk iddialarında uyguladıkları taktikleri ile savmaları, bu yolun "bu ülkede” geçerli bir geçiştirme ve savunma yolu olduğu izlenimini güçlendirmiştir.
Reklam
Servet çok ama güç azalmış; bağlayıcı bir düşünce kalmamış, her şey gevşemiş, laçka olmuş, herkes çürümüş! Hepsi, herkes, hepimiz çürüdük…
Sayfa 475 - Can Yayınları / 16. Baskı, Kasım 2021Kitabı okudu
Saian
youtu.be/f0JVwF_bHDI Uslandın şehirdeki girdaptan boğuldun velhasıl Söyle sana pencerenden etine saplanan güneşten başka ne lazım? Bakma bana ben fırtına biçmek için rüzgar ekerim Hiç düşündün mü, bi' manası var elbet çayla gelen iki küp şekerin? Tamam yaşamak pek iç açıcı değil şu zaman burkuldun Ama kabûl et sen de farkettin yağmurun nasıl büyüdüğünü yutkundun İsterdim bir yağmurdan arta kalan koku şu şarkıya sığsın Şimdi sana sigaramdan yüz bularak soruyorum, nasılsın? Ben fena değilim sadece biraz laçka Elimden gelen yok hastane kapısında eline şiirler tutuşturmaktan başka Bir de geceleri uyku tutmuyor, sabahı zor ediyorum Ulan bu öfke denen illet var ya, dişlerimi sıkıyorum Bazısı beyhude diklenir şu dünyaya hah, ne diyim? Kızıyorsun evet biliyorum ama işte ben onlardan biriyim Olsun be, tutun yıkılma sakın hep ayakta kal, diren Ben mesela oturup sana böyle bir mektup yazdım ismi kangren Kalbinin kangrenine yerine ellerimi Koy hepsi geçer gider bu günler elbet biter Güneş doğacaksa, sabah olacaksa eğer...
Hastalığın üniversite öğrencisindeki en vahim biçimi, genç adamin her yaptığında kendini belli eden o güçsüzlük, o "ruh bitkinliği"dir.' Fazladan saatlerce uyur, uyuşuk, gevşek, umursamaz bir şekilde kalkar, yavaş yavaş, esneyerek temizlenmeye girişir ve bu işlem strasında hatırı sayılır bir zaman kaybeder. Keyfi hiç yerinde
Sayfa 6
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.