Bu seriyi bitirdikten sonra hepsi adına bir yorum yazmayı düşündüm. Öncelikle yazarı tebrik ederim. Birincisi böyle çok fazla dokunulmaz kabul edilen konuda cesurca yazdığı için. İkincisi edebiyat, felsefe, sosyoloji, siyaset konularında karmaşık örnekler verecek kadar bilgili olduğu için. Çok çarpıcı konular üzerine, örnekleri ile ispat ederek
J.J. Rousseau'yu sıklıkla tarih kitaplarında görmüş, hatta ilk olarak belki çoğumuz bu sayede tanımıştır. Sanıyorum ki, benim de onun ismini ilk gördüğüm zamanlar ortaokul yıllarına dayanır. Kendisinden Atatürk'ün etkilendiği yazarlar listesinde bahsedilmesinin yanı sıra, Fransız Devrimi'ni etkilediğini de biliriz. Çocukluktan itibaren kendisini
Ali Şeriati ile ilgili maalesef çok yanlış düşünceler var. Temsil ettiği gibi görünen farklı fırkadan dolayı ülkemizde adının anılmasını istemeyen mutaassıp bir kitle var ne yazık ki. Buna rağmen okunuyor. Hepsini bir kenara koyup okuduğum ilk kitabı olması hasebiyle -her ne kadar her yazdığına katılmasam da- gerçekten muazzam bir kitaptır bir okunup 10 düşünülmesi gereken bir kitap. Kuran üzerine daha gerçekçi ve duru bir düşününüşün kitabı.
Acayip bir kitap, diyerek başlamak istiyorum bu incelemeye. Ben elhamdülillah Müslümanım. Okuduğum tüm kitapları öncelikle bu bilinçle okurum. Bizim tevafuk diye adlandırdığımız durumları, Bach da kitabında "raslantı diye bir şey yoktur" diye bize sunuyor. Kitap aslında bir roman. Ve kitap hipnotist bir adamın bir gösteride seyirciler
Fatma Fatma’dır.
Kendi kişiliğini kendisi inşa etmek isteyen her kadın için bir "şahit"ti.”
Kitap, kimi yerde “Kadın” kimi yerde “Fatma Fatma’dır.” olarak geçiyor. Özellikle kitaplara başlık koyma konusunda yazarın kitaplara çekiciliğini iki kat arttırdığını söylemeden geçmek istemiyorum. Ve bu başlık “Fatma Fatma’dır.”
Peygamber