Hüseyin'in ölüm haberini alması ile başlayan bu sarsıcı hikâyenin ve üzerimde yarattığı tuhaf etkilerin kitap bittiğinde sona ereceğini sanıyordum. Ama ne içimdeki Mardin merakı ne insanlığa olan nefretim dindi.
Kitap boyunca; küstahlık, meydan okuma, öfke, küskünlük, umutsuzluk, acı, yalvarma, kırgınlık, sevgisizlik, gücenme, soğukluk,
Dorian Gray'in Portresi
Oscar Wilde'in tek romanını okuduktan hemen sonra üniversite hazırlık döneminde gördüğüm Psikoloji ve Felsefe derslerinin bazı kavramlarına bir geri dönüp baktım, araştırdım, irdeledim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Oscar Wilde bu eserinde edebi mesajlardan çok felsefi ve psikolojik mesajlar vermiştir. Tabii bunda dönemin yani
' senin için yapabileceklerimi mi soruyorsun masumiyet? Ben senin için bu şehri yakabilirim, yıkabilirim. Şehre yeniden inebilirim mesela. Hatta bir savaş bile çıkarabilirim. Sadece istemen yeterli. Şimdi söyle senin için ne yapabilirim?
- ben ölüm istemiyorum. Kimse ölmesin.sadece güvende olmak istiyorum. Saklanmak istiyorum. Kimse bulmamalı
_Diyalektik Eristik Kıyas üzerine umumi fikirler:
_Eristik Kıyasların birincisine yine Kıyas diyelim fakat öbürüne sadece Kıyas değil, Eristik Kıyas adını verelim. Çünkü o, gerçekte netice çıkarmadığı halde, ancak görünüşte netice çıkarır.
_Kıyas, doğru ve ilk olan öncüllerden veya kendilerinden edindiğimiz bilginin, kendisinin de kaynağı ilk
Vermeer'in bazı resimlerini gördüğünüzü söylemiştiniz; her resminin, aynı dünyaya ait birer parça olduğunu fark etmişsinizdir; nasıl bir dehayla yaratılmış olursa olsun, gördüğümüz hep aynı masa, aynı halı, aynı kadın, aynı yeni ve benzersiz güzelliktir; konuların benzerliği açısından başka eserlerle ilişki kurmaya çalışmayıp, rengin yarattığı
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
Görüngüler bize dolaysızca verilebilecek biricik nesnelerdirler, ve onlarda dolaysızca nesne ile ilişkili olan ise sezgi olarak adlandırılır. Ama bu görüngüler kendilerinde şeyler değildirler; tersine, yalnızca tasarımlardırlar ki yine kendilerinin nesneleri vardır—bir nesne ki artık bizim tarafımızdan sezilemez ve bu yüzden görgül-olmayan olarak,
Bilmelisin ki, sevgi üç mertebedir: Birincisi doğal sevgidir ki,
avamın sevgisidir. Bunun neticesi, hayvanı ruhta meydana gelen birleşmedir.
Seven ve sevilenin ruhu, haz ve şehvet coşkusuyla sahibi için
tek bir ruh haline gelir. Bunun sonu ise, cinsel ilişkidir. Çünkü sevgi
şehveti, bütün mizaca suyun yüne yayılması gibi hatta rengin renklide
yayılması gibi yayılır. İkincisi ise ruhanî-nefsî sevgidir. Bunun gayesi
ise hakkını yerini getirmede ve kadrini bilmede sevgiliye benzemektir.
Üçüncüsü ise ilahi sevgidir. Bu ise Allah’ın kulu, kulun da Allah’ı sevmesidir.
Nitekim Allah ‘O onları, onlar da O’nu sever’ buyurur. Her
iki uçtan bu sevginin sonu, kulun Haktan, Hakdan da kulun mazharı
olduğunu görmesidir. Kul kendisinde zuhur eden Hak karşısında beden
için ruh gibidir. O, kendisinde hiçbir zaman görülmediği cismin
bâtını ve gaybıdır. Onu sadece seven görebilir. Hale da kulun kendisiyle
nitelendiği sınırlar, ölçüler ve arazlar ile nitelenir ve bu kul O’nu görür.
Bu durumda ise Hakkın sevgilisi olur. İş söylediğimiz gibi olunca,
sevginin kendisiyle tanımlanacağı zâti bir tanımı olamaz. Fakat sevgi,
betimsel ve lafzı anlatımlarla tanımlanabilir. Sevgiyi tanımlayan kimse,
onu bilmemiştir. Ondan bir şey tatmayan İtimse, onu tanımamıştır.
Ondan ‘kandım’ diyen İtimse, sevgiyi tanımamıştır. Sevgi doyması olmayan
bir içecektir. Perdelinin biri şöyle demiştir: ‘Bir şarap içtim bir
daha susamadım.’ Ebu Yezid ise şöyle der: ‘Adam dediğin denizleri
yudumlasa bile, dili susuzluktan dışarı çıkan kimsedir.’ İşte işaret ettiğimiz
husus budur.