Belki her roman için muayyen kaidelerin istipdadında kalmak iyi, doğru, mümkün olamaz; bunlar, mahiyetlerinin orijinaliteleri nisbetinde, usullerinde ve ifadelerinde de şahsî kalmağa mecburlar. En iyi misal şu Proust'un romanlarıdır ki bizim teknik bozukluğu dediğimiz her şey bunlarda vardır: Mevzu vahdetsizliği, hareketlerin en fena tazyikı, sadet harici ve hétérogéne, gayrimütecanis bir hâdise teselsülü, "başlangıç, inkişaf ve bağlama" denilen eski tarz piyes ve roman safhalarının hiç bulunmaması, eserin hayatını öldüren bir "ralenti" batî seyir.. Fakat bu kusurları olmasaydı, Proust'un eserinin belki hiçbir değeri kalmazdı, belki bu nevi romanın mahiyetine göre şu saydığımız münasebetsizlikler, yeni bir teknik, şahsî bir usuldürler, birer kıymettirler.