Sorun nerede?
Öncelikle, daha çok çabalamak işe yaramıyor. Sherrie, başarılı bir hayatı olması için çok fazla enerji sarf ediyor. Tembel biri değil. İkincisi, endişe duyduğu için iyi olmak işe yaramıyor, etrafındakileri memnun etmeye çalışmak, istediği yakınlığı ve samimiyeti getirmiyor. Üçüncüsü, başkalarının sorumluluklarını üzerine almak işe yaramıyor. Başkalarının duygu ve problemleriyle uğraşmakta çok başarılı olan Sherrie, kendi yaşantısının tamamen başarısızlıktan ibaret olduğunu düşünüyor. Sherrie'nin verimsiz enerjisi, endişeli iyiliği ve fazlasıyla sorumluluk sahibi olması onu ana soruna götürüyor. Sherrie, kendi hayatının sahibi olmakta büyük zorluklar yaşıyor. Bizler, belirli görevlerin sorumluluklarını üzerimize almak için yaratılmışız. Sorumluluk almanın veya sahip olmanın bir yanı da neyin sizin göreviniz olduğunu ve neyin olmadığını bilmektir. (...) Neyi yapmamız ve neyi yapmamamız gerektiğini bilmek, akıl ve bilgelik gerektirir. Her şeyi yapamayız. (...) Hayatlarımızda sorumluluk ve sahiplenme ile ilgili bütün kargaşalar aslında bir sınır sorunudur. Ev sahiplerinin arazilerinin çevresine çit çekmesi gibi, bizim de zihinsel, fiziksel, duygusal ve manevi sınırlar belirleyerek neyin sorumluluğumuz altında olduğunu ve neyin olmadığını belirlememiz gerekmektedir. (...) depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, bağımlılıklar, tepkisel bozukluklar, içe kapanıklık problemleri, panik bozukluklar ve ilişki ya da evlilik sorunları gibi pek çok klinik belirtinin tümünün kökeninde, sınırlarla olan uyuşmazlıklar yatmaktadır.
“Seni yakından tanımak bir ayrıcalık, Elena. Seni neyin incittiğini ve neyin utandırdığını bil­mek de öyle. Şeytanlarının ne olduğunu bilmek istiyorum, böylece gücün olmadığında onları senin için öldürebilirim veya kendi kâbuslarının üstesinden gelmeni izleyebilirim çünkü dövüşçümün yoluna çıkan her şeyi fethetmesini izlemeyi seviyorum. Seni tanı­ mak benim için bir onur ve bunu asla hafife almayacağım.”
Reklam
Bilmek için duyulan aynı susuzluk, çocuğun davranış kalbi gerektirdiği zaman, başka bir karakter özelliğine de dönüşebilir. Aynı çocuk her şeyi kurcalamak, sökmek ve parçalamakla kendini tatmin edebilir ya da başka şartlar altında bir kitapkurdu haline gelebilir.
Aşk nedir?
Bugün bana bir soru soruldu, ileti şeklinde uzun uzun yazarak cevaplamak istedim çünkü aşk ve sevgi üzerine düşünmeyi seviyorum. Soru şu şekilde: "Bana aşkı anlatır mısın? Nasıl bir duygu? Merak ediyorum, çevremde senden başka gerçekten aşık olmuş birisi yok." Tarih boyunca bir sürü insan aşk üzerine konuşmuştur. Her birinin aşka
Ebrar 2150
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Reklam
"Kitap okumayı seviyorum, bu beni rahatlatıyor ama sadece okumak da değil, onları tam anlamıyla anlamak istiyorum, her şeyi bilmek istiyorum ben. Yazarları, o kitapları yazdıkları yerleri, yazma sebeplerini, yaşadıkları dönemleri, o dönemlerin şartlarını... Sadece raftan bir kitap almak ve kütüphanemi doldurmak istemiyorum." "Jane Austen'in masasına dokunmak istiyorum mesela, Dante'nin Beatrice ile karşılaştığı o sokaktan geçmek istiyorum. Hemingway'in kendini öldürdüğü o silaha dokunmak istiyorum. Notre Dame Katedrali'nde 'yazgı' kelimesini arayıp parmaklarımı o duvarlarda dolaştırmak istiyorum. Bence insan sırf matematikte başarılı diye tıp okumamalı; evet, benim için çok kolay olurdu ama bende bir insanı iyileştirme güdüsü yok, yolda gördüğüm birini hastaneye götürebilirim ama onun yarasına dokunamam ya da bir başkası sırf çok iyi ezber yapıyor diye hukuk okumamalı, önemli olan vicdan sahibi olması olmalı; meslekler derslerdeki başarıya göre değil, insan ruhuna göre seçilmeli. Ailem benim ruhumda edebiyatın olduğuna inanmıyor çünkü onlar bakarken hiç şiir okumadım, onlar etrafımdayken elimde sadece test kitaplarım vardı, bu biraz da benim suçum, onlara kendimi anlatamadım."
Sayfa 64 - Nazlı Aladağ
Kalkmalıyım diyorum kendime. Bakmalıyım, görmeliyim evde olup bitenleri. Hakimi benim bu toprağın! Söylenen her lafı duymalıyım. İşte böyle psikolojik bir halden kaynaklanıyor devletin, insanlarını dosyalama sistemine başvurması, diye düşünüyorum. Devletten habersiz hiçbir iş yapılmamalı! Onun anlayamayacağı kelimeler çıkmamalı yurttaşların ağzından. Devlet beş yaşında bir çocuk gibi. Onun seviyesinde konuşulmazsa, büyükler gezmeye giderken yanlarına alınmazsa ağlamaya, kırıp dökmeye başlıyor. Dünyanın bütün devletleri böyle. Yataklarından kalkamayan hastalar gibi. Kaprisli yaşlılar gibi! Her şeyi bilmek istiyorlar. Yurttaşlarının nasıl seviştiğini, evde en çok kimin küfür ettiğini. Her şeyi! Herhangi bir yurttaş isyanının hayat bulduğu gün, yüzlerine vurabilecek güçte oluyorlar, pisliklerini herkesin. “Sen annenin ölmesini istiyordun! Sus! Sense otobüste yaşlara yer vermiyorsun! Sen de sus! Arkadaki şişko! Sen daha dün küçük kardeşinin ekmeğini çalarken nasıl olur da bugün bana, devlete karşı gelirsin?” Diyerek susturmak için bilmek istiyorlar her şeyi. Her insanın bir utancı vardır. Devletin görevi, kullanma günü gelene kadar bu utançları toplayıp saklamaktır. Toplumsal sözleşme diye bir saçmalık hiçbir zaman var olmamıştır. Kimse kendi çıkarları için birilerine devlet olma yetkisini vermemiştir. Benciller ve korkaklar dünyasında çıkar, kişisel dolandırıcılık yeteneği ile elde edilir. Ve insanların birbirlerine attıkları kazıkların yanında, devletin onlara attığı fazlasıyla hafif kalır…
216 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
"Ne olurdu şu dünyada ayrılık olmasaydı..."
》Acımak, Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe... ve daha niceleri. Reşat Nuri deyince hep nostaljik diziler, filmler, şarkılar geliyor aklıma. Çünkü kitaplarında da hep o hava var. 》Eski zamanlara ışınlıyor insanı, siyah beyaz sahnelere... Kullandığı kelimeler, kalıplar, üslubu, karakter analizleri, olaylar. Dönemini çok güzel yansıtıyor okuyucuya. Ve birkaç
Kızılcık Dalları
Kızılcık DallarıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20101,355 okunma
BU KİTABI KADIN orgazmı uzmanları, yeni başlayanlar ve ikisi arasındakiler için yazdık. Farklı cinsiyetlerden ve cinsel yönelimlerden insanlar için – kadın cinselliğiyle ilgilenen herkes için. Oral seks, anal seks ve cinsel birleşme üstüne tavsiyeler vereceğiz, ayrıca anketimizi cevaplayan yaklaşık 2000 insandan duyduklarımızı da aktaracağız. G-noktası ve vibratörlerden tutun da, orgazm olmayı öğrenmeye kadar kadınların kendi orgazmı hakkında bilmek isteyebileceği her şeyi ele almaya çalıştık. Bir bölümü lezbiyen ve biseksüel kadınlara ayırdık, başka bir bölümde de erkeklerin karşılaştığı sorunları ele aldık. Orgazm taklidi yapmaktan kadınların penis boyutu hakkında ne düşündüğüne, vücudunuz istediğiniz tepkiyi vermediğinde başvurulacak ileri düzey arıza teşhis yöntemlerine kadar her şeyi açığa kavuşturduk.
Reklam
Herkes Müslüman olabilir, Herkes Müslüman kalamaz. Zirvelere çıkmak zordur, Zirvelerden kalabilmek çok daha zordur. Bir cahil çok kolay bir şekilde Müslüman olabilir, Ama kolay kolay Müslüman kalmaya devam edemez. Yahudilik ve Hristiyanlığın gündelik ibadet pratikleri İslam gibi yok, Bizim günümüzün 24 saatinde her bireyi çevreleyen ibadetler
Yıllardır bilirdik birbirimizi , ama yıllardır tanıdığımızı iddia edebilir miydik ? Günlük yaşamı hakkında her şeyi bilmek birini tanımak için yeter miydi ?
Bir yaranın içindeydik, sözcükleri nereye koyduğumuza hiç dikkat etmezdik. Bazı paragraflarda canımız çok yanardı. Bizi tatlı umutlarla aldatanlara karşı acımasız olmazdık, izlerdik onları. Kabuğumuzu kaldırırlardı, dert yanmazdık. Kibirli bir doğamız, sokağımız, hayatımız yoktu, öyle gözükürdük. Hayat yumuşaktı, her şeyi çözerdi. Gerçekleri görürdük ama gülerdik, tipik sokak adamlarıydık. Var olduğumuzu bilmek, başka bir trenin penceresine dayanmış, camın solgunlaştırdığı bir yolcuymuşuz gibi, uzaklara dalmak zevk verirdi bize. Kendimizi hiç doğal hissetmedik, çünkü doğal olmaya çalışmak bile bir yenilgiydi bizim için. Yenilmeyi seçmedik, olduğumuz istasyonda bekledik. Aslında çok duygu ve düşünce uğradı bizim istasyona, ben vagonumuz belliydi, onu hiç boş yollamadık. İçindeydik, uzanırdık. Farklı bir dünyaydı bizimkisi. Gökyüzünde de olsak hep yerdeydik. Sıcak gelirdi yer bize, hep yerlerdeydik zaten. İçimizde bir kutu vardı, içimizdeki insanı alır oraya atardık. Sonra uyurduk...
her sokağı çıkmaz yapan çocukluk ve aşktır nedensiz ağlamalar gibi yıkayıp atar insanın içinden bilmek istemediklerini. nice harcansa ömründe bir beş dakikası vardır herkesin hatırlamak için her şeyi bu şiirin sahipsiz adı gibi kimseye bir şey söylemeden geçip gitmenin sessiz önemini.
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.