NOT: Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Uzun bir makale konusu, tez ya da kitap olabilecek "kadınların tarihi"ne dair kısa bir yazıdır. Yine de bir incelemeye göre uzundur. 10'dan fazla alıntıyla da yazıyı zenginleştirmeye çalıştım. Ve rahat okunması için konu başlıklarına ayırdım. Yalnızca kitapla ilgili kısımları merak edenler
Hani her şeyin farkında olup da "aman başımıza bir şey gelmesin"ciler vardır bildiniz mi?
Durun ipucu veriyim: "aman düzenimiz bozulmasın" diye de eklerler sonuna.
Bilemediniz mi? Kim mi bunlar?
Elcevap: Bozuk düzenin korkak bekçi köpekleri.
Ağır mı geldi benzetmem?
Halbuki benzetme değil ki bu.
Gerçekleri bam bam babayın
Herkesin sevdiği bir yemek vardır.
Ama her gün o yemeği yiyemezsiniz değil mi? Yerseniz sıkılır, keyif almazsınız.
Nazım Hikmet Ran
Mavi Gözlü Dev!
Öyle farklı biçimlerde yazmış ve içerikte öyle konulara değinmiş ki asla sıkılmıyorsunuz okurken...
Bütün eserleri...
Bir hayatın panoraması adeta.
Öyle güzel ki Nâzım Hikmet'e şahit olmak!
Yer yer
Hiç görünmez olmayı istediniz mi? Ya da şöyle sorayım istemeyenler neden istemedi? Görünmez olsaydınız başınıza neler gelirdi diye illa ki düşünmüşsünüzdür. Tarih boyunca herkes düşünmüş merak etmeyin. H.G. Wells’in Görünmez Adam kitabı 1897 yılında yayınlanmış ve o zamanlardaki insanlar için çok ufuk açıcı olmuş bu kesin evet ama görünmezlik
“Herşeyin manasız olduğunu söylediğimiz anda manalı bir söz söylemiş oluruz.”
Albert Camus
Merhabalar;
Kitap bitti, ben uzay boşluğuna bırakılan terlik gibi yerçekimsiz ortamda savruluyorum. Öncelikle size Murat Menteş'i tanıtmalıyım. Kendisiyle yollarımız 2005 yılında Afilifilintalar adlı internet sitesinde kesişti. Bir kaç blog yazısı hoşuma
"Ne kadar akıllanırsan o kadar çok problemin olacak, Charlie."
İyi, kötü, güzel, çirkin, akıllı, düşük zekalı, dahi, engelli, engelsiz olmanız bir şey fark etmiyor. İnsanlar her durumda sizi dışlamak ve yargılamak için sırada bekliyor..
Hikayeyi başkarakter Charlie'den dinliyoruz. Hikaye; onun duygu, düşünce ve gözlemlerini not ettiği
Yeraltı edebiyatı diye adlandırılan bir tür varsa eğer (ki yokmuş, aslen Transgresyonel Kurgu olan tür ülkemizde Ayrıntı Yayınevinin çıkardığı seriyle özdeşleşmiş selpakvari) “Gecenin Sonuna Yolculuk” anladığım kadarıyla bunun ilk örneklerinden biri. 1932’de Fransız okurunun karşısına çıktığında arada bazı bet sesler çıksa da, büyük bir kesim
Yine tadı damağımda kalan bir roman okudum.
Kitabı ilk elime aldığımda kapağını uzun uzun inceledim ama bir türlü anlamlandıramadım. Tabii ne karakterlerden ne de hikayeden haberdardım.
Taa ki şu satırları okuyana kadar;
"Firuz, onun saç örgülerini iki idam ipine benzetti. Uçlarından kendi ile dostunun cansız bedenleri
“Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve
kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte
yaşar.”*
Yaşama tutunabilmek için hemen herkesin bir tutkusu vardır. Kimimiz seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, kimimiz müzikle uğraşmayı, kimimiz bir dağ başı sessizliğinde yürüyüş yapmayı, kimimiz bir deniz havasında ufukları seyretmeyi, kimimiz