... şunu sor: Şimdi neredeler? Hiçbir yerde ya da bilinmeyen bir yerdeler. Böylece değişmiş bir maddenin sonsuz zaman içerisinde artık yeri olmadığını anımsayacak, yaşamın bir sis bulutundan, bir hiçten başka bir şey olmadığını göreceksin. Öyleyse nedir bu telaş? Şu kısacık hayatını düzgün bir şekilde geçirmekten neden hoşnut olmuyorsun? Hangi maddi nedenden, hangi vazifeden kaçıyorsun? İncelikle gözlemlediğin ve yaşamın her alanında doğalarını araştırdığın bu şeyler, akıl için iyi bir alıştırmadan başka nedir? Öyleyse bunu, sağlam bir midenin her şeyi hazmetmesi gibi, içine atılanları alev ve ışığa dönüştüren bir ateş gibi, kendi içinde benimseyinceye kadar sebat et.
Sayfa 109Kitabı okudu
Sen kalk gel Orta Asya’dan, dal dosdoğru Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeni’ye ne oldu peki? Asimile edildiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler! Mal mülklerinden oldular! Sonra da unutuldular!
Reklam
“Dışarda her şeyin ne kadar hızlı olduğunu anlatmam mümkün değil millet. Küçükken bir otomobil görmüştüm ama onlar artık her yerdeler. Dünya gerçekten çok aceleyle hareket ediyor. Şartlı tahliye memurları beni bu eve soktu, bi de markette iş verdiler. Zor bi iş değil ama çoğu zaman ellerim acıyor. Mağaza müdürünün benden hoşlandığını sanmıyorum. İşten sonra bazen parka gidip kuşlara yem veriyorum. Belki Jack gelip beni bulabilir diye düşünüyorum ama gelmiyor. Nerde olursa olsun umarım iyidir ve yeni arkadaşlar ediniyordur. Geceleri uyumakta güçlük çekiyorum sanki düşüyormuşum gibi kötü rüyalar görüyorum korkuyla uyanıyorum. Bazen nerede olduğumu hatırlamam bi süre alıyor. Belkide bir silah alıp birini vurmalıyım o zaman beni eve gönderebilirler. Müdürü vurabilirim, bir tür kazanç olur. Sanırım bu saçmalıklar için biraz fazla yaşlıyım, burayı sevmiyorum. Sürekli korkmaktan yoruldum. Kalmamaya karar verdim. Sanırım benim gibi yaşlı bir hırsız için çok üzülmezler. Not: Heywood’a gırtlağına bıçak dayadığım için üzgün olduğumu söyle. Hiç gücüm kalmadı. -The Shawshank Redemption/ Esaretin Bedeli.
Gözlermiş! —Doğru ya! Pierre Bon-Bon, gözler tam da olması gereken yerdeler -yani başta, derdin değil mi? Doğru örneğin -bir solucanın başı gibi. Sana göre, bu görme organları da aynı şekilde vazgeçilmezdir, değil mi? Gene de benim görüş gücümün seninkinden daha büyük ve etkili olduğunu sana kanıtlayacağım. Köşede bir kedi görüyorum -sevimli bir kedi- ona bakıyorum -iyi ve mutlu olduğunu görüyorum. Şimdi söyle bana Bon-Bon onun düşünceleri - görebiliyor musun? —Düşüncelerini diyorum— fikirlerini kendi kafasının içinde ürettiklerini - fikir yürütme biçimlerini görebiliyor musun? İşte oradalar -ama sen göremiyorsun! ... Görüyorsun ya, hiç de kör değilim ... sözünü ettiğin gözler olsa olsa birer fazlalık her an bir ekmek kızartma çatalıyla ya da bir tırmıkla oyulabilecek şeyler. Sana göreyse bu görme organları vazgeçilmezler. Öyleyse onları iyi kullanmaya gayret et Bon-Bon; —benim gözlerim ruhtur.
Sevenler, ellerinden gelseydi, söyleyebilirlerdi alışılmamış şeyler gece havasında. Benzer ki her şey gizler bizi. Bak, ağaçlar vardırlar; oturduğumuz evler oldukları yerdeler hala. Yalnız biz, havanın yer değiştirmesi gibi, yanından geçeriz her şeyin. Bütün şeyler bizi elbirliğiyle susturmak isterler, belki biraz utanç gibi, dile gelmez umut gibi biraz. Sevenler, size, birbiriyle yetinenler, size sorarım bizi. Siz kendinizi tutarsınız. Elinizde kanıt var mı?
Sayfa 165Kitabı okudu
"Aydın taklidi yapan cahiller, çağdaşlık kılığındaki mürteciler, din ticareti yapan komisyoncular, halk edebiyatçısı elitler, hak savunucusu haydutlar, özgürlük slogancısı özgürlük düşmanları... Sürü halinde yaşıyorlar, çok bağırıyorlar ve her yerdeler."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.