Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
Kendine has naif ve vurucu anlatımıyla kalbimde buyuk bir yeri olan Jale Demirdöğen #mutsuzcocuklarıntanrısı ile beni yine kalbimden vurdu.
Yüreğim burkuldu bu kitabı okurken. Ahh Berat!!! dedim. Neler yaşadın sen böyle dedim. Kızdım, isyan ettim yaşadıklarına. Kitabı bitirdiğimde gözümden akan yaşlar Berat içindi . .
Bir çocuğun asla yaşamaması gerekenleri yaşayan Berat'ın hayatla imtihanını bıraktığı günlüklerinden okuyoruz. Berat'ı tanıdıkça onun duygularına ortak oldukça onu daha iyi anlıyorsunuz.Tabi sadece Berat'ın hikayesi yok bu kitapta.Berat'ın hayatına değip geçen Aras, Gülce, Arya, Nur ve daha başkaları...
Hepsinin kendince hataları, pişmanlıkları vardı. En çok da Berat'a karşı hissedilen suçluluk duygusu. Ah Berat!! yaptığın ay yürüyüşüyle herkesten intikamını aldın bana göre.
.
Bu hikayeyi Jale Demirdöğen'in muthiş kaleminden okumak inanılmaz güzeldi.Anlatım, kurgu ve karakterleriyle hikaye muhteşemdi. Hatta yazarın şimdiye kadar okuduğum kitapları içinde benim için en özeliydi. Kaleminize yüreğinize sağlık sevgili yazarım Müthiş etkileyici bir kitap yazmışsınız. Yıllar geçse de unutmayacaklarım arasına girdi. İşte bu yuzden #mutsuzçocuklarıntanrısı nı
okumak isteyenlere şiddetle
tavsiye ediyorum. Okuyun, okuduktan sonra keşke daha önce okusaymışım diyeceksiniz.Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
İçinizdeki sevgi, yüzünüzdeki gülümseme hiç azalmasın. Sevgiyle kalın .
Herkes birini bekledi.
Kimi, gidenlerin dönüşünü... Kimi, dönmeyenlerin ölüşünü....
.
Jale Demirdöğen'in kitaplarını okuyanlar bilir, kitapları ruha dokunur. Hikaye ile öyle bir butunlesirsin ki satırları okurken karakterlerle sevinir, onlarla üzülürsün. Kitabı okuyup bitirdikten sonra ise yüzünde gülümseme ile içindeki burukluk uzun süre senle birlikte kalır. Işte yine öyle hissettiren muhtesem bir Jale Demirdöğen kitaplarından birisiydi Kan Ağacı. Okurken beni benden aldı.O anlatım, seçilen kelimeler, yapılan tasvirler... O kadar çok yerinde ağladım ki Hele Fuat'in caresizligini, o en son yağmurda islanmasi ve merdiven sahnesi... Sanki oradaydım. Melike'nin hüznünü, Nergis'in sevdiklerini sahiplenisini, Canan'in kendini bulma çabasını, Suna'nin pişmanlığını, Lucia'nin bir avuç sevgiye muhtaç halleri ve Küçük Derman'in dermansız kalmalarını... Unutkan'i da unutmamak lazım. Radyo programı ve müzik seçimleri de şahaneydi. Daha neler neler. Her bir karakterin hikayesi özeldi. Yüreklere dokundu. Daha ne diyeyim. Okuyun okutun. Okunmayı kesinlikle hak ediyor.
Kan AğacıJale Demirdöğen · Nemesis Kitap · 2018149 okunma
Her şey gelebilirdi insanın başına. Depremlere sarsilabilirdiniz.Terk edilebilirdiniz. Aldatilabilirdiniz. Bir sabah uyanıp, bambaşka dünyaya ait olduğunuzu acıyla fark edebilirsiniz, evet. Ama asıl olan Herşeye rağmen bir tüy gibi yasayabilmeye devam edebilmektir. Ve yürekten bütün ağırlıkları atıp onu bir tüy kadar hafiflestirmeye muktedir tek güç sevgiye aitti.
Yazarın ilk kitabı Kaşıbeyaz I sevmistim lakin bu kitabı hiç sevemedim. Çok sıradan ve basit geldi. Kitap benim için hayal kırıklığıydi. Malesef beklentimi karşılamadı.
İlk defa okuduğum bir yazar. Başta tereddüt ettim ama şimdi okuduğum için çok memnunum. Yazarın kalemini sevdim. İnsanı yormayan duru bir anlatımı vardı. Anlatılan hikaye de çok naif ve güzeldi. Hikaye okudukça güzelleşti. Özellikle Başkan Erkan Bey ve Çiçek Gelinin diyaloglarını okumak çok keyifliyfi. Ayrıca Erhan Başkan'ın karizması, davranışları benden tam puan aldı. Çiçek Gelinin başına gelenlere üzülürken,böyle babalar da var malesef diyerek babasına lanet ettim. İşte herkes baba olmanın hakkını veremiyor malesef. Her çocuk değer görmeyi ve sevilmeyi hak ediyor. İşte o yuzden çocuklarına değer veren Erhan' ın babalığını okumak ise tartışmasız kitabın en güzel yerleriydi.
Kısaca güzel bir hikayeydi. Hissettirdiği duygularla benim için özel bir kitap oldu. Okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Derman bir gün, sokağın başındaki büyük zakkum ağacından Melike'ye vermek üzere üstü çiçek dolu bir dal koparmaya yeltendiginde, annesinden o ağacın yapraklarının bir insanı öldürebilecek kadar zehirli olduğunu ve bu yüzden bu ağaca kan ağacı dendiğini öğrenmiş ve o an, çocuk kalbinde Melike için bir daha hic değişmeyecek bir tasvir yapmis ama bundan hickimseye bahsetmemisti. Artık onun için Melike, evlerinin önündeki kan ağacının pembe cicekleriydi. Karşıdan bakınca insanı büyüleyen ama dokunmaya niyetlenildigi an ölüm çağıran... Bu güzelim çiçek, kendi dalında kendi ağacınin kollarında mutluluk sacabilirdi ancak.