...biz kendimizden iyi olanlara
nadir olarak bel bağlarız. Daha çok onların toplumundan kaçarız. Tersine, çoğu zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kimselere açarız içimizi. Demek
ki kendimizi düzeltmeyi ya da iyileştirmeyi istemeyiz: Önce kusurlu diye hüküm giymemiz gerekir. Yalnızca acınmayı ve yolumuzda cesaretlendirilmeyi dileriz.
Kısacası, biz hem suçlu olmaktan çıkmayı, hem de kendimizi arıtmak için çaba göstermemeyi isteriz. Yeterli hayasızlık da yoktur, yeterli erdem de yoktur.
Hiç tanımadığın Bayram adında etten kemikten; hayalleri, hırsları, amaçları, kederleri, umutları ve beklentileri olan bir adamla yol arkadaşlığı ettiriyor Adalet Ağaoğlu. En az senin kadar insan olan Bayram'a yeri geliyor kızıyor yeri geliyor gülüyor yeri geliyor üzülüyorsun. Bayram'la çıktığın yolculuk Ballıhisar'da bitmesi gerekirken bir bakıyorsun kendi içinde bitiyor. Kendi derinliklerinde... Ve roman zamanın göreceliliğini yaşatıyor insana.