Benim bu hayatta tek bir yanlışım oldu oda;
Çok sevdim, ama öyle böyle değil haa severken inandım inanarak hayaller kurdum. Herkes gider ama o gitmez dedim. Gelip bana "heja sevdiğin adam gidiyor" deselerdi gülerek "başka şaka bulmadın mı?" Derdim. Ama gel gör ki
Herkes kalmış en güvendiğin gitmez dediğim adam yok sanki buhar olup uçtu. Gözlerimin altında bi bulut saklı tek bir sözüne paramparça olur. İster gel ister gelme ama çok ihtiyacım var sana. Yüz tane derdim olsa sen gelirsen doksan dokuzu biter. Bak doksan dokuzu biter diyorum...
(Ben senin bu kadar vicdansız olduğunu bilmiyordum.)
Şimdi övdü mü sövdü mü diyeceksin..
Eksilerini artıya çevirmek
Artılarına yakışır bir gurur, onur
Düştüğünde el uzatan
Herkes gider dediğin anda gitmediğin sürece gitmeyen bana yolun çıktığından
Nasibine edeceğin şükür duan var artık...
Yoksa bende bilirim herkes gibi
Paran azalmadıkça sevmesini
Kara kaşını kara gözünü
Yazarımız #emretimur 'un kaleminden #varoluşçu roman serisinin son kitabı #us ile geldim bugün sizlere .Diğerlerinden farkı ;Bir olay örgüsü olmamasına rağmen hayatımızın her alanına el atması.
Felsefe;yavaşlamak ,hatta durmaktır diyor.Ne kadar hızlı yaşıyoruz değil mi? Us'umuzu çalıştırıp her detaya anlam yükleyebilirsek hayatımızın
❝
Bizim binada yaşlı bir hoca var
Her sabah kahveye gider
Akşam gelir, kamelyaya oturur
Bir sigara yakar, çiçekleri seyreder
Öyle bir adam işte
Doğrusu eskilerin sohbetini pek severim
Bir Çin atasözü der ki: "Gülmesini bilmeyen, dükkan açmasın.”
Herkes, komşu olan biri balcı ile, diğeri turşucu olan iki dükkan sahibinin hikayesini bilir.
Balcı da çeşit çeşit ballar var ama müşterisi yok. Turşucu ise basit bir turşu satar ama müşteriye zor yetişir.
Balcı bu işe şaşar ve bilge bir adama gider, durumunu anlatır. Adam gerçekten bilgedir ve der ki: Sen dükkanında bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor. Komşun turşu satıyor ama yüzü bal satıyor.
Öyle çağlar vardır ki, bütün bir kuşağın insanları iki çağ, iki ayrı yaşam üslubu arasında sıkışıp kalır, her türlü doğallık, her türlü gelenek ve görenek, her türlü korunmuşluk ve suçsuzluk duygusu çıkıp gider elden. Kuşkusuz herkes bunun aynı ölçüde ayrımına varamaz. Nietzsche gibi biri bugünkü sefaleti bir kuşaktan çok daha fazla süre önce yaşamak zorunda kaldı; onun tek başına, hiç anlaşılmadan yaşadığını bugün binlerce insan yaşamakta.
Peygamber Efendimiz ﷺ Hz. Ali'ye (r.a) hitaben:
"Ya Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin yahut altı yüz bin altın mı? Veyahut altı yüzbin nasihat mi istersin?" şeklinde buyurdular.
Hz. Ali kerremellahü vecheh dedi ki.
"Altı yüz bin nasihat isterim."
❛❛ Peygamber Efendimiz ﷺ buyurdular ki
"Şu altı nasihata uyarsan,
Uçurtma Avcısı için Khaled Hosseini’nin çıraklık eseri deniliyor fakat çıraklık eseri olan bir kitap için fazla mükemmel
dostluk
sadakat
ihanet
bolca hüzün
Kitap iki ana karakterden oluşuyor; Emir ve Hasan. Emir zengin bir ağanın oğluyken Hasan evde çalışan hizmetlinin oğludur. Başlarda güzel bir dostluk hissettirirken öyle bir ihanet okudum ki kanım dondu resmen. Kitabı okurken o kadar çok duygudan duyguya geçtim ki Emir’e mi kızsam Hasan’a mı üzülsem bilemedim. Hasan bu ihanetin bedelini ağır ödedi. Emir ne kadar pişman olsa da yaşanan hiçbir şey geri alınamıyor maalesef ve son pişmanlık da fayda etmiyor.
kitap o kadar akıcı ve ders niteliğinde ki kesinlikle herkes okumalı, her yaşta okunmalı
kitabı okuduktan sonra şunu daha net anladım; gördüğümüz bir olaya sessiz kalmak, kafamızı çevirip yok saymak o olayı olmamış kılmıyor. o olaya maruz kalan kişiyi, canlıyı orada bir başına kaderine mahkum etmek kesinlikle bir suçtur bana göre ve bunun vicdan yükü çok ağır olur.
• siz bir olaya şahit olsanız müdahale edince başınıza bir şey gelme ihtimali olsa, müdahale eder misiniz yoksa kafanızı çevirip gider misiniz?
"Herkes gider
Ne?
Bilmiyor muydun sanki
Sevgili kalbim!
Neden hala apartman boşluğunun
gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin"
(Ali Lidar)
İnsanoğlu yükselir ve duman misali uçar gider, hayatın yalnızca bir kısmını tanır ve hızla yok olup gider. Herkes yaşadığı kadarına ikna olur… O zaman kim bütünü kavradığını iddia edebilir ki?
EMPEDOCLES
Doğa Üzerine
Destek Yayınları’nın felsefe serisinden çıkan bu kitap Özlem Küskü’nün Jung’un eserlerine yönelik bir biyografi ve düşünce derlemesinden oluşmaktadır.
İlk bölümde aslında Jung’un anlayışına ufak bir giriş yaparız. Hep dışardan yakınırız ama biz kimiz? Neyiz? Kendimizi bilmeden nasıl başkalarını bilebiliriz?
Önce kendimize bakmamızı