Artık herkes pencere olma hayalinin peşine düşmüştü.
Büyüklü küçüklü önemli değildi, pencere olsunlardı da. Yeter ki görebilsinlerdi dışarıyı. Yeter ki bakışlarını uzatabilsinlerdi uzaklara. Bakışlarıyla dokunabilsinlerdi ufuklara, kıpırtılara; dokunabilsinlerdi renklere, seslere...