Genki Kawamura nın "Annem Kokan Çiçekler" kitabı, ölüm, yaşlılık, anne, baba üzerinden beni derinden etkileyen cümlelerin olduğu hafıza ve yaşanmışlıklar üzerinedir. Bu ara okuduğum kitapların benzer konular üzerinde ilerlemesinden midir, hassas olduğum bu dönemden ötürü mü bilemedim, hep bı gozlerim dolarak okudum...
Hafıza-hayattaki rollerimiz üzerinden baba olmak üzere olan bir evlat ve demans hastalığına yakalanan bir annenin hikayesidir. Geçmiş sorgulamaları, hatırlatmaları, günlük hayattaki unutmaları çok manidardı.
Eskiden elli sene bile yaşayamazdı insanlar. Uzun yaşamaya başladığımızda kanser olduk. Kanseri tedavi etmeye başladığımızda daha da uzun yaşamaya başladık, şimdi de Alzheimer hastaları arttı. İnsanlar ne yaparlarsa yapsınlar hep bir şeyle savaş halinde olmak zorundayız. "Hayat savaşı, kimlik üzerinden rollerimiz, bize yüklenen haller" yani yaşamak kendi başına zor bişi zaten. Dünya tüm bu hallerle çok tuhaf ve tehlikeli bı yer oluveriyor. Yaşanan herşeye rağmen annelik içgüdüsü bir türlü arkaya bırakılamıyor. Aşk gibi, acıma gibi, hüzün gibi.
Kendimizi felç geçirmiş gibi hissettiğimiz ikilemler içinde yaşadığımız unutma-hatirlama, çocuk konumundayken-ebeveyn olma, zaman geçsin derken-zamanı geri alma isteğimiz hayat ikilemlerini hep karşımıza çıkarır. Hayatın gerçeklerine vurguları olan bu kitabı akıcı olan diliyle üzülerek okudum. Yazarın diğer kitaplarını da okumak isterim denk gelirse, zira hiç yormayan bı üslubu var yazarın...
Bana güzel şeylerin sonradan geleceğini öğrettin...
Yenilgi yenilgi zaferler kazanıldığını.....
Düştükçe daha da güçlü ayağa kalkmayı....
Sevginin en büyük nimet olduğunu
..
Seni seviyorum lan çakal hayat 😀😀😀
Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş.
Nasıl yaşadım on yıl bu evde?
Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi
mi içimden?
Ben ne yaptım?
Kimse de
uyarmadı beni.
İşte sonunda anlamsız biri oldum.
İşte sonum geldi.
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;
kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
Serinin 7. Kitabı ama can dostum dediği Ayşegül’ü hala yok!
Serinin diğer kitapları gibi akıcıydı ancak biraz heyecansızdı. Herşeye rağmen mükemmel bi seri ..
Serinin ilk kitabı.
Demirciler Çarşısı cinayeti.
Çukurova, betimlemeler, Sarı sıcak yağmurlar, pürenler, çam kokusu, insanı deli eden sıtma eden sıcaklar. Her bir yerinde bataklığı olan sıcacık Çukurova toprakları. Yaşar Kemal'in tabiriyle bire bin veren topraklar. Bir çok yoksul insanın ekmek teknesi.. pamuk tarlaları.
"herşeye rağmen sıcaktı güneş. Herşeye rağmen üstesinden geliyordu insan.hayat bir şekilde günleri birbiri ardına eklemenin bir yolunu buluyordu,her şeye rağmen."
Ve işte karşınızda insan..
Kitabı okurken tatlı tatlı tatil yapıyorsunuz. Sezlongunuza oturmuş, soğuk limonatanızı yudumlarken , etrafınızdaki insanları meraklı gözlerle seyrediyor, nereden geldikleri, ne oldukları ile ilgili yorumlar yaparak tatilin keyfini çıkartıyorsunuz sanki.. o kadar samimi bir dille yazılmış ki hersey sanki sizde