126
Ah, sevgili yavrum, ikisi de senin buyruğunda Tırpan saati de zamanın, dönek aynası da, Geçen yıllarla solacağına, daha da canlandın sen, Oysa seni sevenler çöküyor, sen serpilirken. Eğer tüm yıkıntıların sorumlusu, ulu ece Doğa, Sen ileri yürüdükçe, seni hep geri çekiyorsa, Amacı belli bence: Göstersin istiyor hünerini; Zamanı küçük düşürsün, öldürsün sefil saatleri. Yine de, güvenme ona, ey Doğa'nın sevgili gözdesi! Yanına alsa da, sonsuza dek saklayamaz servetini; Çünkü er geç o da hesap verecek sonunda, Son makbuzu alırken, seni teslim etmek zorunda.
Sayfa 146Kitabı okudu
Cenab-ı Hak Asr Sûresi'nde: "Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (103/Asr, 1-3) buyurmaktadır. Zamana yemin ile başlayan bu sürede; iman, amel-i salih, hakkı ve sabrı tavsiye
Sayfa 117 - Otto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Muhterem okuyucu kardeşim! Allah Teala hem bizleri hem de sizleri vakti değerlendirmeye , onu faydalı bir iş ve yararlı bir ilimle doldurmaya muvaffak kılsın. Bizleri zamanın ve hayatın kıymetini idrak eden, kendilerini ve milletlerini aldatmayan, Allah Teala'nın nefislerine ikram ettiği nimetleri heba etmeyen ve doğru yol üzere bulunan
Sayfa 105 - Otto YayınlarıKitabı okudu
"Önemli olan insanın kazandığı zamanı hesap etmek değil, o zamanı nasıl harcadığını bilmektir."
Sayfa 231Kitabı okudu
Önemli olan insanın kazandığı zamanı hesap etmek değil o zamanı nasıl harcadığını bilmektir.
Cebindeki üç kuruş parayı sarf ederken kılı kırk yararak hesap yapma hassasiyetini gösteriyorsun da, ne kadarını ödünç olarak sahiplendiğini bilmediğin zamanı iştahla nasıl yutuyorsun?
Reklam
Tarifi olmayan bir kitaptı benim için. Şimdi ne söylesem noksan kalır.
* İçimi ısıtan gülümsemesini bir an önce görmek, bilgi saçan sesini bir an önce duymak için can atardım. * "Yüreğinizin sıcaklığını esirgemeyin benden." "Çünkü burada, bu kavakların dibinde, büyüleyici yeşil bir cam kırığı gibi kaldı çocukluğum." "Ağaçların köklerini toprağa salan bu insan neler söylemiş, neler
Ils Sont Eux
Ağır ceza reisi duruşmaya girerken safir bir göz yapışıyor kırmızı yakasına kırmızı yakaları var yargıç cübbelerinin Fransız ihtilalelinden kalma. Burslu okuduğu yıllardan kalma ceza reisinin garip bir tarafı var kaşlarını çatınca bir çocukluk dolduruyor yüzünü ürkünç bir uğursuzluk gülümsediği sıra. Garip bir tarafı var valinin makam arabasına
Fakat Etienne değişik bir sesle yeniden konuşmaya başlamıştı. Artık, o dernek sekreteri değil, bir kılavuz, insanlara hakikati öğreten bir havariydi. Sözünden dönen alçaklar çıkacak mıydı içlerinden? Ne! Bir aydır boşuna mı katlanmışlardı bunca acıya! Bundan sonra başlarını eğip ocaklara mı girecekler, öteden beri süregelen yoksulluk yine mi başlayacaktı? Emekçileri açlığa mahkûm eden bu sermaye otoritesini yıkıp ölmek daha iyi değil miydi? Hep böyle açlığa boyun eğmek, sonra en sakin insanların bile açlığa dayanamayıp baş kaldırmaları, sonra hep açlık içinde yaşamak budalaca bir oyun değil miydi? Rekabet yüzünden maliyet fiyatları düşünce işçilerin nasıl açlığa mahkum edildiklerini anlattı. Hayır! Payanda tarifesi kabul edilemezdi, burada gizli bir hesap vardı, her işçinin bir günlük çalışmasından bir saatini çalmak istiyorlardı. Artık fazlaydı bu kadarı. Sefaletle yüz yüze bırakılan insanların adaleti yerine getirme zamanı gelmişti.
Sayfa 289Kitabı okudu
Önemli olan insanın kazandığı zamanı hesap etmek değil, o zaman nasıl harcadığını bilmektir.
Sayfa 231Kitabı okudu
Reklam
Sabahı aydınlatan O'dur. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır.
“Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır. Hesap ilk bakışta kolaydır: Yapacaklarını üç sat yerine iki saatte yapıp bir saat kazan. Fakat bu, günün her saati birbirine eşitmişçesine yapılan soyut bir hesaplamadır. Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir. Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş, günü kısaltır. Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur, çatlayana kadar dolar. Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz. Yavaş yavaş yürüdüğünüz günlerse çok uzundur. Daha uzun yaşamanızı sağlar, çünkü zamanı eklemlere eziyet ederek geçirmek yerine her saatin, her dakikanın, her saniyenin nefes almasına, derinleşmesine izin verirsiniz. Acele etmek birden fazla şeyi tek seferde ve çabucak yapmaktır: önce bu, sonra şu, ardından öteki. Acele ettiğinizde zaman türlü türlü şeyin hiçbir düzen olmadan tıkıştırıldığı bir çekmece gibi çatlayacak kadar dolar.” Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros
Ciddi olarak ölümsüz olmayı arzulayan var mı? Kim sonsuza kadar yaşamak ister? Şunu bilmek ne kadar sıkıcı ve yavan olurdu: Daha sonsuz gün, ay ve yıl var. Sayılamayacak kadar çok, kelimenin tam anlamıyla. Böyle olsaydı eğer başka bir şeyin anlamı kalır mıydı? Artık zamanı hesap etmemize gerek kalmazdı, hiçbir şey kaçırmazdık, acele etmemizin anlamı olmazdı. Bir şeyi bugün ya da yarın yapmamız fark etmezdi, hiç fark etmezdi. Kaçırdığımız milyonlarca şeyin, ebediliğin karşısında hiçbir değeri kalmazdı, bir şeyin arkasından üzülmenin de anlamı olmazdı, çünkü onu telafi etmek için zaman hep kalırdı. Günün akışına bile karışamazdık, çünkü mutluluk, akan zamanın bilincinde olmaktan beslenir, avare kişi ölümün karşısında maceraperesttir, telaşın zorlamasına karşı çıkan bir haçlı askeridir. Her zaman ve her yerde ve her şey için zaman olsaydı: Zaman harcamanın vereceği keyfe yer kalır mıydı?
Sayfa 165Kitabı okudu
843 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.