Hesen

Hesen
@hesen72
Ey bedenim, beni daima sorgulayan bir insan kıl!
Hemşire
BATMAN
8 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
"Eğer verilen söze sonsuz güven duyulmuyorsa, eğer bu söz dünyayı bir arada tutan bağ kirişleri kadar bozulmaz değilse o zaman hayatta bir umut da kalmamıştır ve evren özünde böyle bir sahtelik barındırdığı için kaosa sürüklenir."
Sayfa 1 - Önsöz
Reklam
İnsanlar arasında, sırf insan olmalarından doğan ya da insan olmalarının gerektirdiği öyle bir gönül bağı vardır ki, o bağ marifetiyle herkes kendini dünyada işlenen tüm haksızlıklardan ve kötülüklerden yana sorumlu hisseder. Zulmün bizim gözlerimizin önünde ve bizim bilgimiz dahilinde işlenmesi bu sorumluluk duygusunu daha da şiddetlendiren bir şeydir. Başka insanlara karşı işlenen zulmü durdurınak için eğer kılımı kıpırdatmamış, hayatımı tehlikeye sokmaktan kaçınmış ve sessiz kalmışsam, kendimi hiçbir adalet kurumunun, hiçbir politika ve ahlak disiplininin tam olarak çözümleyemeyeceği koskoyu bir suçluluk duygusuna mahkum etmişim demektir ... Bütün bunlardan sonra hala yaşıyorsam, yaşamak, kefareti mümkün olmayan ağır bir suçluluk duygusu altında ezilmekten başka bir şey değildir benim için. "İnsan ilişkilerinin kaynağında, insan vicdanının derinlerinde sesi hiç bastırılamayan evrensel bir yürek çarpıyor, kulağı sağır olmayanlar için: Mücrimin saldırısı, küstahlığı karşısında ya da fiziksel varoluşu sesi kulaklarımda çınlıyor sanki
Sayfa 113Kitabı okudu
Beyazlık, beni yakan beyazlık ... Ateşin yanında oturuyor ve derimi inceliyorum, postumu. Daha önce hiç dikkatimi çekmemiş sanki, ne kadar da çirkinmiş meğer. Ama bir an duraksıyorum: Kim söyleyebilir bana güzelin ne olduğunu? Bu doğrudanlık, bu kaynayan öfke rahatsız eder bizi, çünkü medeni toplum rahatsız edici hakikatlerden ve çıplak dürüstlükten hoşlanmaz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben dünyaya seslenmek, dünyayla bütünleşmek istiyordum, ama şevkimi kırıyor, hevesimi kursağımda koyuyordu dünya. Olduğum yerde kalmam, haddimi bilmem isteniyordu benden. Göreceklerdi öyleyse! Yine de onları uyarmıştım ben. Kölelik mi? Bundan bahsedilmiyordu artık, kötü bir anıydı bu, o kadar. Benim ikinci sınıf bir yaratık olduğum kuruntusu mu? Bu da gü­lünecek bir şeydi sadece. Bütün bunları unutmuştum yahut unutmaya hazırdım, yeter ki bana karşı gardını yüzünde tutmasındı dünya. Keskin dişlerim vardı hasımlarımın etine geçirebileceğim. Ve onların tutup koparıcı gücünü hissediyordum çenemde. Ayrıca ... Peki, ama nasıl oluyor bu? Tiksinmek, nefret etmek hakkı bü­tünüyle bendeyken, nasıl yüz çeviren onlar oluyordu? Kendisinden özür dilenmesi, yalvarılması gereken kişi ben olduğum halde, nasıl oluyordu da, kendisine karşı en ufak bir nedamet, en ufak bir suç ikrarı arz edilmeyen kişi, yine ben oluyorum?
Sayfa 143Kitabı okudu
Utanç. Utanç ve kendime dönük nefret. Bunaltı! Sevdikleri zaman, rengime rağmen sevdiklerini söylüyorlar. Nefret ettikleri zaman da bunun rengimle ilgisi olmadığını eklemeyi unutmuyorlar... Sevgi ya da nefret, her iki durumda da cehennem benzeri bir çember içinde buluyorum kendimi. Yüz çeviriyorum bu tufan öncesi kıyı gözcülerinden ve kendi kardeşlerimin boynuna atılıyorum, benim gibi siyah derili olanların boynuna. Ama asıl trajedi onlarla kopuyor, beni reddediyorlar. Beyazlardan farkı yokmuş onların da. Beyaz olmalarına az bir şey kalmış zaten; Beyaz kadınlarla evlenecek, sütlü kahverengi çocuklar çıkaracaklarmış ... Ve derken, günün birinde, kim bilir ... Düş görüyordum..
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam