“ Hey Allahım! Nasıl bir memlekette yaşıyoruz? Bir kısmı, bırak savaş alanını, askere gitmemek için kendini çürüğe çıkartır. Bir kısmı, bedelli adı altında para verip bu işten sıyrılmak ister.Ve bunları biz dağlarda,kar çukurlarında ve ölümün kol gezdiği vadilerde çarpışırken yaparlar. Bunlarda vicdanın kırıntısı yok.”
İnsan, zayıflığı reddedip bir kere güçlü oldu mu, hep güçlü olarak kalır.
İnsanların da dört mevsimi vardır. Çocukluk,gençlik,yetişkinlik,yaşlılık… Bu dağlar çocuklarımızı daha gençlik mevsimlerindeyken elimizden aldı.
Çelik bir beden ve çelik sinirler olmadan başarı olmaz.Muharebeleri kazandıracak olan bacaklardır. Onlar sağlamsa karanlık derin çukurlar, vadiler, zifiri geceler vız gelir. Karşınıza çıkacak olan ilk yükseltiye çıkın ve avazınız çıktığı kadar bağırın: “Beni öldürecek kurşun daha dökülmemiştir!”
“Sürüye dalacak Kartal, ne sürüdeki koyunların ne de onları koruyan çoban köpeklerinin sayısını düşünür.”
“Teyze, sen deli görmemişsin. İyi ki delileriniz var. Ya onlar olmasaydı ?”