Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Begüm Hasçelik

Begüm Hasçelik
@heybemdeki_hikayeler
Yüreğim Elimde kitabı yazarı Değirmenlerin Dansı kitabını yazıyor
Begüm Hasçelik
Begüm Hasçelik
hesabımı takip edebilirsiniz instagram.com/heybemdeki_hika...
Az dost çokça insandan daha iyi gelir. Kendi kalabalığında mutlu olmak, istemediğin kalabalıklıkta yalnızlaşmaktan daha iyidir. 🦋 Begüm Hasçelik
Reklam
Gece Yıldızı
“Hayallerinizi bulutlara söyleyin, en güzel cevabı yıldızlar verecektir..” Bir dilek tutar ,yıldızlar kaydığında “Aaa gördün mü bak gerçek olacak!” Diye hevesle söyleyen çocuklardık biz... Gecenin karanlığında parlayan yıldızlarınız olsun...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir Lokma Sevda
Elinde çiçekler kapıdan içeriye henüz girmişti ki karşılaştığı görüntü ellerinden çiçeklerin düşmesine neden olmuştu. Son defa baktı sevdiği kadının yüzüne. Yerde yatan cansız bedeni onu ne kadar da sevdiğini tekrardan hatırlatmıştı. İçi yanmış, canı acımıştı. Oysaki çoktan umudunu kaybetmişti ilişkileri için. Kadın sevmemeye çalışıyor, adam
Hançer Yarası
Odasında bulunan sehpanın üzerinde, elinde telefonu öylece dalıp gitmişti uzaklara. Telefonun bir ucunda geleceğini planladığı adam vardı. Her şey düzgün gitmiyordu hayatında o sıralarda. Fazlasıyla kaybedişleri olmuştu. Biri de sevdiği adam olacaktı... Lakin hangi cümleler onu kendinden soğutmaya yetecekti ki! Yaşı on sekiz bile değildi henüz bütün o haksızlıkları yaşadığında. Nasıl da yaralıydı yüreği… Hani hançer saplasalar bedenine kanı akmazdı. Elleri buz gibi olmuştu, yaz ayının ortasında kavurucu sıcaklığa rağmen. Kalbi paramparçaydı, söylemek istemediği onca sözü söylemişti sevdiği adama. Nasıl bir imtihandı bu? Rabbi neden bu şekilde sınıyordu onu? Yangın yeri olmuştu kalbi. Biliyordu ki bir çıkışı yoktu ve yapayalnızdı, yaşadıklarının ağır yükünü taşırken. Sonra içeriden gelen ses ile irkildi. “Defne hadi yemeğe,” diye sesleniyordu annesi. Lakin ne ekmek istiyordu ne de su. Kirletilmiş bedeni tertemiz yüreği olan o adama ağır gelmez miydi? Uzaklar hiç bir zaman yakın olmamıştı o zamandan sonra Defne için…
Reklam
Kekik Kokusu
Zor zamanlardan geçiyor olması her şeyi yitirdiği anlamına gelmese de yine de kanatları kırıktı. Konuşacak dermanı bile yoktu kimi zaman. Ne vakit geçmişe dalsa geçmeyen hiçbir yarasının olmadığını hatırladı. Her yara ayrı iz bırakmıştı lakin geçmişti. Acısı kalmamıştı. Daha önceden yaşadıkları gibi bunun da geçeceğini biliyordu. Geçmeyeceğini düşünmesi ona huzursuzluktan başka ne katacaktı ki? Zilin çalması ile üzerine geçirdiği kırmızı sabahlığı ile kapıyı açtı Elefteria Hanım. Karşısında gördüğü manzara ile yüzünde gülümseme oluştu birden. Gelen kız kardeşi Eftalya idi. Elinde bir demet papatya ile sıcacık simit almış gelmişti. Ablasını görmeyeli hayli zaman olmuştu. Elefteria hemen çayı koydu ve simidin yanında en çok sevdikleri zeytinyağlı kekik hazırladı. Bu sırada kız kardeşi anlatıyordu olanları heyecanla. Kekik kokusu sarmıştı her yeri. Bir taraftan çayları dolduran kadın bir taraftan kardeşine laf yetiştirmeye çalışıyordu. Eftalya evleneceğini söylediğinde ne de mutlu oldu ablası. Söylerken biraz çekingen olmasının sebebi ise Elefteria’nın çok sevdiği kocasını cephede kaybetmesiydi. Kocası askerdi; Yunan asıllı olan ailenin tek oğluydu lakin vefat etmesinin ardından gün doğmamış gibiydi, hep karanlıklar içinde gibiydi. Bundandır ki yıllardır cam kenarından indirmezdi biberiye çiçeğini. Anlamını iyi bilirdi çiçeklerin. Kocası öldüğünde almıştı “seni hep anacağım, unutmayacağım” diyordu her defasında.
Kırmızı Valiz
Kırmızı valizinin içine doldurduğu eşyalarını da alarak acelece evden çıktı. Son kez dönüp ardına baktığında yılları geçmişti o evde. Onca kötü hatırası vardı. Gardırobunun darmadağın kalması umurunda bile değildi. O kadar yılmıştı ki o evden bir dakikasına bile tahammülü yoktu. Babası öldükten donra üvey annesi ne eziyetler etmişti ki canına tak etmişti. O yaşta nereye gideceğini bilemeden evden uzaklaştı. Gözyaşları içerisinde. Annesi öldükten sonra babasının eş diye getirdiği kadın artık kimsesiz olduğunu bildikten sonra yapmadığını bırakmamıştı. Çıkıp gittiği ev onun hakkıydı fakat onu yollayacak ne güce ne karaktere sahipti. Annesinden kalan tek dalı anneannesi idi ancak oda bakım evindeydi; hastalığından dolayı. Elinde valizi, üzerinde kimsesizliğin yükü anneannesinin yanına gitmeye karar verdi. Delicesine yağan yağmur sırılsıklam ıslatmıştı. Yaşlılar evinin kapısında orta yaşlı, hafif göbekli bir adam duruyordu. Nazlı adamın karşısında öylece durunca bekçi “kızım senin bu yağmurda ne işin var dışarıda? Kime baktın sen?” dedi birden yumuşacık sesi ile. Nazlı acıkmıştı ve cebinde başka yere gidecek parası kalmamıştı. Anneannesinin yanı onun sığınağıydı. “Ben Nazlı amca anneannem burada kalıyor. Benim onu görmem lazım. Yardım eder misiniz?” diye sordu. Tedirgindi anneannesinden uzun zamandır haber almamıştı. Ya öldüyse diye düşünmeden edemedi. Nazlıyı içeriye alan bekçi, yurt müdürü ile görüştükten sonra onu müdürün odasına çağırdı. “Merhaba Nazlıcığım” diyen yurt müdürünün sesindeki telaşı anladığında Nazlı henüz on beş yaşındaydı ve hayatta yapayalnızdı…
Yazdıklarım
Merhabalar bu sayfamdaki yazdıklarım tamamen kendime ait olup begumhascelik.blogspot.com.tr adresimden okuyabilirsiniz.
Cam Kırıkları
Ufacık bir kız çocuğuydu daha beş yaşlarında. Bazen hırgürün arasında bazen kendi dünyasının mutlu olan tarafında büyümeye çalışan. Ayakkabı alınacak olduğunda bir adet alınabilen ya da –“Anneme ayağımı sıktığını söylemeyelim” diyen. Kırık bir kalp taşır bedeni belli etmeden. Saçlar kesilir dolaplarda bebeğinin saçlarına benzetmek için. Oysaki mutsuzluğu sıyırıp atmaktır bu eylem o bilmese de. Bir resim düşünün muhteşem bebekli bir pasta. Bir tarafında kendini prenses gibi hisseden bir kız diğer tarafta “keşke benimde olabilseydi” diyen bir bakış. İnsanlar büyür ve ölürler. Büyümek kimine göre tecrübeler bütünüdür. Kimine göre de hayal kırıklıklarıdır. Annelik ise hayal kırıklıklarını onarmaktır. Ne zaman bebekli pasta görsem o sahne gelir gözümün önüne. Yıl 2013 yüreğim cam kırıkları. -“Benim de prenses elbisem olur mu?” diye hevesle soran minik kıza –“elbette olur” derken sızlayan yaralar kanar tekrar tekrar. Yüreğim 2013 yüreğim hayal kırıklıklarını yaşayan o kız çocuğunda.
Geri14
69 öğeden 61 ile 69 arasındakiler gösteriliyor.