Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: “Heyhat! Heyhat! İnsanları geleceğe dair düşleri helak etti. Söz var, amel yok... Bilgi var, sabır yok... İman var, yakîn yok...”, “Vakit geçmeden önce bir an evvel yapılması gerekenleri yapın... Gafletle geçen günlerden çok sakının... Günahkâr birinin “Ya Rabbi! Beni ne olur dünyaya yine gönder...” deyip kendisine “Artık çok geç...” deneceği gün gelmeden önce yapılacakları yapın, sakınılacaklardan sakının...”
Bizler de dönüşüyoruz ne yazık ki!
“Peki hayatı önemsemeyeceksek, neyi önemseyeceğiz? Hayat yüce Tanrının asla iki kere bağışlamadığı tek nimettir. Heyhat! Ulu Tanrım! Ama doğru, önem vermiyorlar! Ben 70'te gördüm onları; bu lanet olası savaşlarda ölümden korkuları kalmıyor ki; tam manasıyla birer deli olup çıkıyorlar; ciğeri beş para etmez serserilere dönüyorlar, insanlıktan çıkıp aslan kesiliyorlar.”
Reklam
yandık sen ve ben
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı. Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile. Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı. Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme. Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. Ülkem yıkıldı heyhat! Ordugâhım da yandı. Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı. İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. O'ndan başka ne varsa yandı, Yandık sen ve ben. O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.
İkonik
ah bu kısmını anlatmak kolay değil. ben doğuştan bir hikâye anlatıcısıyım. tiyatro için şaşmaz bir içgüdüm var. ne olması gerektiğini aktarmak istiyorum: nasıl öne sıçrayıp "hayıııır!" diye bağırdığımı ve bir akrobat gibi fırlayarak yanmış kibriti bir kenara attığımı, sonra da göz kamaştırıcı derecede yıldırım hızıyla bir dizi shaolin hareketleri yaptığımı, nero'nun kafasını kırdığımı ve muhafızların kendilerine gelmeden defterlerini dürdüğümü... ah, evet. böylesi mükemmel olurdu. heyhat, ne var ki gerçekler beni bağlıyor. seni lanet olası gerçek! aslında "hıyııır, yapmeaaa!" gibi bir şeyler geveledim. brezilya bayraklı bandanamı sihrinin düşmanlarımı yok edeceği umuduyla sallamış olabilirim.
Sayfa 314 - apollonKitabı okudu
Dünyaya perestiş eyliyenler, Nâdim olacaklar en-nihayet, Bir fâide bahşeder mi heyhat! Vaktinde edilmeyen nedâmet!
Sayfa 26
Heyhât heyhât, öyle değil; gerçek...
Sayfa 243
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.