Hey­hat,­ sa­adet­ de­dik­le­ri­ el,­ in­san­la­rı­ ok­şa­mak­ta­ pek­ ha­sis­tir.
Heyhat..! Esaretin ezdiği, insanlığın terk ettiği, ümidin ara sıra okşadığı bu zayıf mahlûk, gecenin unutuluş kucağında uyuyor..
Reklam
Hayat ağılı bir yaraya dönüşmüşse, kesip ata­bilmeli insan onu kendinden. Yol yakınken çekip gidebilme­li. Heyhat, gidebilmek cesaret ister, bilirsin. Ben değilim ama sen yeterince yürekliydin. Bir kalemde silip attın beni, ardı­na bakmadan gittin.
Heyhat! Kim anlatacak bize , neden insan kalbi sevgi yanında kinle de doludur?..
Beş günlük bir kavuşmaya yirmi senelik ömrümü feda ederim. Lakin heyhat, heyhat! Ömür tükendi, kavuşma ümidi yok! Of of!.." diyerek gözyaşı döküyordu.
Sayfa 94 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
Rahmet olasıca! Ey nefis! Sanki sen hesab gününe imari etmiyorsun. Zannedersin ki, öldüğünde kurtulursun! Heyhat! (Kurtuluş nerede!) Zanneder misin ki, başıboş bırakılacaksın! Sen, dalgalı dökülen bir katre meniden, ibaret değil miy- din? Sonra bir et parçası olmadın mı? Sonra Cenâb-ı Hak seni yarattı ve tam azalı bir şekle getirdi. Böyle yapan Allah, ölüleri diriltmeye kaadir değü mi dir? Eğer senin kalbinde bu inanç saklı ise, sen ne acaib kâfir ve ne acaib cahilsin? Hiç düşünmez misin, o seni hangi maddeden yaratmıştır. Seni bir nutfeden yarattı. Sonra çıkış yolunu senin için kolaylaştırdı. Sonra seni öldürdü, mezara gömdürdü. Acaba "Sonra o, dilediği zaman, seni mezarında diriltecektir" sō- zünde onu yalanlıyor musun? Eğer onu yalanlayıcı değil- sen neden sakınmıyorsun? Hâlbuki eğer doktor bir yahudi sana en lezzetli yemek hakkında dese ki: "Hastalık hålinde bu sana zarardır!" O yemekten sabreder ve onu terk eder- sin. O yemek hususunda nefsinle cedelleşirsin. Acaba mû- cizelerle takviye edilen Peygamberlerin ve Cenâb-ı Hakkın peygamberlere indirmiş olduğu kitab-lardaki sözleri, senin katında, tesir bakımından sana tecrübe, tahmin ve zandan haber veren nåkıs akıllı, eksik ilimli bir yahudinin sözün- den daha mı eksiktir?
Reklam
Sükût Merdivenleri
Değil mi ki, içinde parlayan her yıldızın O elemli gecede kaydığı bir gök vardı Dirilmiştin bir şiir ikliminde ansızın Heyhat, yine gönlünün çiçekleri sarardı
"Ah, hâlâ en sevdiğim öğrencimsin. Sana ders vermeye değer. Artık anlamaya gönüllü olduğuna göre, anlayışa giden ilk adımı attın. Demek o çocukların boğazlarındaki küçük deliklerin, Bayan Lucy'nin boğazındakileri yapan şey tarafından yapıldığını düşünüyorsun, öyle mi?" "Sanırım öyle." Ayağa kalkıp ciddiyetle şöyle dedi: "O zaman yanılıyorsun. Ah, keşke öyle olsaydıl Ama heyhat! Hayır. Daha kötü, çok, çok daha kötü." "Tanrı adına, Profesör Van Helsing, ne demek istiyorsunuz?" diye haykırdım. Ümitsiz bir jestle kendisini bir sandalyeye attı, dirseklerini masaya dayadı ve yüzünü elleriyle örterek konuştu: "Onları Bayan Lucy yaptı!"
Sayfa 220 - Dr. Seward'ın GünlüğüKitabı okuyor
"Sen akıllı bir adamsın, dostum John; iyi mantık yürütürsün ve nekān gözüpektir, ama çok fazla önyargılısın. Gözlerinin görmesine ya da kulaklarının duymasına izin vermiyorsun ve günlük yaşamınin dışında olan şeylerin senin için değeri yok. Anlayamayacağın, ama yine de var olan şeyler olduğunu düşünmüyor musun; bazı insanların görebildiği,
Sayfa 217 - Dr. Seward'ın Günlüğü - 26 EylülKitabı okuyor
"Ama... Eyvah! Benim sevgim neye yarar? Onun sevgisi neye yarar? Bu sevgilerimizi kendimizle beraber mezara götüreceğiz! Muradımıza eremeyeceğiz! Bu aşk ve sevgi bizim celladımız olacak! Ah, ah!.. Ben onu seviyorum, o beni seviyor... İnsanın sevdiği adam tarafından sevilmesi, kendisini seven adamı sevmesi ne büyük şey! Ne güzel şey! Fakat heyhat! Bizde bu şartlar olduğu sürece dünyanın en kara bahtlılarıyız! Ah felek, ah!.." diyerek düşünmeye ve ağlamaya başlar.
Sayfa 78 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
Reklam
Heyhat, Avrupa uzun zaman bizi okumayacak, okusa bile anlamayacak ve gerektiği gibi değerlendiremeyecektir. Ayrıca değerlendirecek gücü de hiç yoktur, nedeni yeteneğinin yetersizliği değil, tıpkı Ay'dan gelmişiz gibi, bizi başka dünyanın insanı gibi görmesidir; öyle ki varlığımızı bile zor kabul ediyor.
Sayfa 894 - Yapı Kredi Yayınları
Peki bu durumda Talat Bey niçin Fitnat Hanım'a gerçek ismini ve kim olduğunu söylemiyordu? Niçin o zavallı kızcağızı böyle bir merakta ve böyle bir karanlıkta bırakıyordu? Evet, bu Talat Bey'in aklına gelmemiş değildi. Fakat korkuyordu, utanıyordu, cesaret edemiyordu. Bir de yukarıda denildiği gibi bu sırrın ifşa edilmesinin kıza nasıl tesir edeceğini bilmiyordu. Daha münasip bir vakit, bir fırsat bekliyordu.Bu vakit, ne vakit gelecekti? Heyhat, bir kara günde!
Sayfa 59 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
Halbuki şimdinin halis bir iman taşıyanı da eskinin gizli din taşıyanı gibiydi heyhat. Zedelememek, zedelenmemek, kendini ve imanı onca kötü söz ve zandan korumak için saklamak saklanmak zorundaydı. O da tünellerin içinde, o da iman da iman diyenlerin yanında gerçek imanı gıkını çıkarmadan muhafaza etmedeydi. Eskiden farklı olarak artık diğerlerin de şimdiden de farkındaydı.
Heyhat! Mum gibi erimiyorsa insan, yanıyorum dememeli. Yanmaktan korkuyorsa kişi,aşk kapısından girmemeli. Ya kör yürekli olmalı insan ya da kor barındıracak kadar yürekli.
“Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım; onlar ruhumuza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır. Ama fesat ya da sadece kayıtsız kadınlara, bizi üzen zalim dostlara daha da çok minnet duyalım. Onlar şimdi tanınmaz enkazlarla kaplı kalbimizi kasıp kavurmuş, ağaçların gövdelerini kökleyip narin dallarını parçalamış, ama tahripkâr bir rüzgâr misali, aynı zamanda hasadı belirsiz iyi tohumlar da ekmişlerdir. Heyhat! Duygu getirdiklerini keyfince alıp götürür; neşeden daha yüce olan keder fazilet gibi kalıcı değildir. Bir gece önce bizi yücelten, hayatımızı bir bütün olarak, bütün gerçekliğiyle, basiretli ve samimi bir merhametle görmemizi sağlayan trajediyi ertesi sabah unutuveririz. Bir kadının ihanetini, bir dostun ölümünü belki bir yıl içinde atlatırız. Rüzgâr bu düşler enkazının, solup gitmiş mutluluk talaşlarının ortasında iyi tohumu gözyaşı selinin altına ekmiştir, ama gözyaşları o kadar çabuk kurur ki tohum yeşermeye fırsat bulamaz.”
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.