Sonuçta yetişkin kişi, kendi kendisinin ana, babası olma durumuna gelir. Sanki içinde bir analık bir de babalık güdüsü vardır. Analık güdüsü «seni, benim sevgimden, mutlu bir yaşam dileğimden yoksım bırakacak hiç bir kötülük, hiç bir günah yoktur,» Babalık güdüsü ise, «Yanlış yaptın, yanlışının belli sonuçlarından kaçmamalısın ve her şeyden öte, eğer seni sevmemi istiyorsan tutumunu değiştirmelisin.» Yetişkin insan dıştaki anne ve babadan kurtulmuş ama onları içinde yeniden oluşturmuştur. Ne var ki Freud’un süper - ego görüşünün aksine anne ve babasını içinde birleştirerek oluşturmamış, kendi sevebilme yetisine göre bir annelik güdüsü, akıl ve yargı güdüsüne göre de bir babalık güdüsü oluşturmuştur. Bundan da öte, yetişkin bir insan, ne oranda bîrbirleriyle çatışırlarsa çatışsınlar, hem analık, hem de babalık güdülerinin her ikisiyle birlikte sever. Eğer kendine sadece babalık güdüsünü ayırırsa şefkatsiz ve haşin olur. Şayet sadece analık güdüsünü yeşertirse, yargılama gücünden yoksun kalır. Ve hem kendisinin, hem de başkalarının gelişmelerini engeller.
BİR PINARSIN İÇİLEN AMA HİÇ KANILMAYAN
Bir pınarsın, içilen ama hiç kanılmayan
Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan
Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen
Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan
Eğitimle uğraşanlar toplumun karanlığından şikâyet ediyorlar ama toplumu aydınlatma sorumluluklarını unutmuşlar. Bu karanlıkta onların karakterlerinin kapkaranlık gökyüzündeki yıldızlar gibi aydınlık olması gerektiğini unutmuşlarsa bu toplumun bir umudu olabilir mi! Çok uçta ve idealist olduğumu biliyorum. Ama eğitimle uğraşanların da biraz idealist olması gerekmez mi? Hükümetin ve toplumun da onlara hiç destek olmadığını biliyorum ama en az hükümettekiler ve toplum kadar kötü olanlara kim destek olmak ister ki?
Öğretmenleri öldürenleri gördün mü? Bu seni şaşırtmamalı. Bu karakter eğitiminin olmamasının doğal sonucu.
Seni seviyordum, seni hiç eleştirmeden, bir daha asla sevemeyecek, sevmek istemeyecek kadar sevdim.Ben sana aittim ama sen benim değildin; kollarımın arasındayken bile benden uzaksın.
… hıçkırıklarımı duymadın.
Diyelim ki Hilmi'nin eşi iş yerinde bir problem yaşamış. Eve geldiğinde gerek kullandığı ses tonu gerekse de yüz ve vücut ifadeleri ile bunu oldukça açık ifade etse de Hilmi bunu anlayamayacak ve tuttuğu takımın antrenmanında çıkan kavga ile ilgili haberi okumaya devam edecektir. Hilmi'nin başını bu haberden kaldırabilecek tek güç