1.Dünya savaşında sol kolunu kaybettikten sonra işgal altındaki İstanbul'daki evine gitmeyip cephede beraber çatıştığı erlerden Mehmet Ali'nin de önerisiyle İç Anadolu'nun Porsuk Çayı çevresine kurulu Mehmet Ali'nin köyüne gelir ve orda yaşamaya başlar Ahmet Celal. Üç yıl boyunca kaldığı bu köyde bir türlü köylü tarafından benimsenmez ve ona yabancı anlamına gelen "yaban "lakabı takılır. Bu duruma içten içe üzülür Ahmet Celal zira İstanbullu da olsa aydın da olsa ,o bu vatanın ,bu toprakların çocuğuydu. Ahmet Celal Kurtuluş Savaşı döneminde geldiği bu köyde köylülerin ruhsuzluğuyla,cahilliğiyle, kültürsüzlüğüyle, olaylara karşı kayıtsızlık gerçekleriyle ve sürekli çalışan , temizliğe de çok önem vermeyip karıncalar gibi çalışan köylü gerçeğiyle karşılaşır. Bu durum karşısında ve köylüye karşı içten içe duyduğu öfke ve eleştirileri sonucu kendine ve aydınlara şöyle bir eleştiri getirir Ahmet Celal: Unutulmuşsa bu köy,cahil kalmışsa bu köy ,ruhsuzluk ve kültürsüzlük dibe vurmuşsa hiç kusura bakma kardeşim bu senin,benim ,Türk aydınının suçudur. Onları burda kimsesiz bırakıp ,buraya hiç uğramayan bizlerin suçudur." Kitabın sonunda maalesef Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılır tüm köy ve katledilir insanlar. Kitabın 1920li yılların gerçeğinde Yakup Kadri tüm Anadolu'nun gerçeğini ,özellikle kırsalın gerçeğini vurur yüzümüze yüzümüze ve hala süren ve değişmeyen gerçeği...