Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda. Yoksa, zor değil, hiç zor değil, Demli çayı bardakta karıştırıp, Bir başına yudumlamak doyasıya. Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?” Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra.. Can Yücel
Müzeyyen: Diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti? Ne yapacaktık? Arif: Sevişirdik. Müzeyyen: Başka? Arif: Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Müzeyyen: Sonra? Arif: Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Müzeyyen: Sonra? Arif: Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Müzeyyen: Güzelmiş. Arif: Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. Müzeyyen: Gider miydik gerçekten? Arif: Hıhı. Giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim senin. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra… Sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Reklam
Çay Kuarteti
Ben seni hiç üzemem Papatya çayı yapmak isterim sana Sonra portakal çayı Füme lapsang souchong çayı Ama ben seni hiç üzemem Deliririm yalnızca Sessizce tek başıma deliririm Beni Lape'ye koyarlar Koyu Türk çayı içerim orada Yalnızca
Sayfa 178Kitabı okudu
Etkileyici bir sondu...
Gözleri kapalı bir halde, Paris'teki yalnız geçirdiği akşamları hatırladı. Pirinç pilavını. Yeşil çayı. Grey's Anatomy. Beyaz şarapla içtiği Lexomillerini... Sadece yaşamak. Her şeye rağmen, hiç de o kadar kötü değildi...
Sayfa 459 - Doğan KitapKitabı okudu
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla. Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka, baka. Bir dost göz arayışıyla. Saat tıkırtısıyla... Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla. Ama; ''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı. Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda. Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya. Ama; '' Çaya kaç şeker alırsın ? '' Diye bir ses sormalı ya ara sıra... '' Çaya kaç şeker alırsın ? '' Diye bir ses sormalı ya ara sıra...
... Seni nasıl sevdiğimi söylemem de gerekiyor elbet. Şöyle ki, yanında olduğumda çayı hiç sıcak içemedim...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.