O, nerede, ne ve nasıl konuşulması gerektiğini bilen biriydi gerçekten. Hiçbir patavatsızlığa rastlamadım onda. İfrat ve tefrit mevzusunda, durması gereken yeri de bilirdi. Ciddi, öte yandan samimi; bilgili ama ilminin kölesi değildi. Kölelikten kasıt, ilmiyle caka satmaması... İlme ne kadar değer veriyorsa, muhataplarının da o denli önem vermesine dikkat ederdi sadece. Ziyadesiyle konuşkan ve meraklıydı, onu konuşturabilirseniz pek tabii.
Bir hocam vardı. Sakin, emin, saygılı ve kullandığı sözlere çok dikkat eden biriydi. Yaşamak, onu bu hâle getirmişti. Bazen yaşadıklarını/yaptıklarını anlatırdı, bu yüzden rahatlıkla bunu söyleyebiliyorum. Yukarıda bahsettiğim de başka bir hocam, geçmişte kalmış epey. Onu hayatın bu noktasına getiren ne yaşamış olabilir, merak ediyorum şimdi. O zamanlar hiç merak etmedim. Pek düşündüğüm de söylenemez gerçi. Herkesin hayatla baş etmeye çalıştığı bir dönem vardır, o vakit kiminle muhatap olduğunuza dikkat edemezsiniz. Bu hocam da onlardan biriydi işte. Fark ediyorum ki içten içe onu örnek almaya çalışmışım. Çalışmakla kaldığım doğrudur, zira o, nevi şahsına münhasır biriydi. Ona benzemem mümkün değildi. Hâlâ bir temsil olduğu da doğrudur. Çünkü örnek almak isteyeceğim çok az insan vardır yaşayan. En azından tanıdıklarım kadarıyla... Yoksa herkesin örnek alabileceği sayısız insan vardır elbet. Onunla bir yerlerde tekrar karşılaşsak mutlu olurdum herhâlde. Şimdi ne durumda olduğunu merak ediyorum. Belki o zaman sorabilirim: "Yorulmanın en güzel yanı diyebilir misiniz, yaşamaya?"