"Bazı hikâyeler vardır ki nihayet bulsa da ardında boş sayfalar bırakır. Şimdi, yüreğe düşen nur ile arındırılmış bomboş bir sayfa gerek bize... Haydi, rastgele! Rastgele İnşaAllah..."
Tabii ki, geçmişin de benzer bir biçimde kurgusal olduğuna yönelik bir yanıtla karşılık verebilirsiniz. Geçmiş tarihtir , tarih dediğimiz, kendi kendimize anlattığımız hayallerden oluşan bir hikaye değil de nedir? Yine de, geçmişin, gelecekte bulunmayan mucizevi bir yanı vardır. Geçmişin mucizevi yanı, nasıl olduğunu Tanrı bilir ama , binlerce ve milyonlarca bireysel hikaye yaratmayı başarmış olmamızdır; bu hikayeler insan tekleri tarafından yaratılmış ve bir araya geldiklerinde birbirlerine öyle uymuşlardı ki, ortak bir geçmiş ya da paylaşılan bir öykü gibi görünen bir şey verirler bize.
...okur okumaz onun hayatta başarılı olacağını nasıl gördüklerini anlattılar. Tanrım! Halbuki o sırada ben açlıktan geberiyor ve giysi diye üzerime paçavralar geçiriyordum diye düşündü. Neden o zaman davet etmediniz yemeğe? Tam zamanıydı oysa. O hikayeler o zaman yazılmıştı. O işlerin sayesinde bana şimdi yemek yediriyorsunuz; neden ihtiyacım olduğunda yedirmediniz?
Kendimi bunca zaman niye ertelemiştim? Kendimden bunu nasıl esirgemiştim? Bunu kendime nasıl yapmıştım? Aynalar böyle söylüyordu, başkalarının gözleri böyle söylüyordu. Ben gerçek bir mucizeydim!
Edebiyatın bu anlamda büyük yararını gördüm; beni kendi dünyamın ve takıntılarımı dışına sürüklüyor, bana ardı ardına akıp giden sayfalardan içine saklanabileceğim bir ikinci hayat yapıyordu.
Masallar uydurma hikâyeler değildir. Her masal bilincin bilinçdışıyla temasından açığa çıkan ve evrensel insanı anlatan, insanlığın kolektif öykülerinden biridir. İnsanın ele geçirilemez iç dünyasının (duygular, düşünceler, imgeler, dürtüler) dışsal nesnelere yansıtılarak resim diline çevrilmesidir. Bu yönüyle masallar canlıdır ve insan var olduğu sürece de yaşamaya devam edeceklerdir.
Sayfa 186 - Doğan Novus Yayınları, 1. Baskı, 2019Kitabı okudu
Kimi hikayeler insanı uyandırır ve yaşamda bir dönüşüme yol açar. Maya'nın hikayesi de öyle. Yaşadığı birkaç gün onun hayatında dönüm noktası olacak ve kendine, geçmişe, geleceğe kısaca dünyaya bakış açısını değiştirecektir.
Geçmişi unutturmak istemiyorsanız bunu hikayeleri ustaca anlatarak, o duyguları hissettirerek yapabilirsiniz. Aksi takdirde bir düz yazıda yazılan ölüm sayıları, adaletsizlikler, aşk acısı gibi hiçbir şey insanda bir iz bırakamaz. O zaman yaşanmışlıklar, acılar kendi dönemlerinde gömülür kalır ve sonrasında hissedilmezler. Yazar yaşanmışlıkları öyle anlatıyor ki sanki olaylar hiç geçmişte yaşanmamış, o insanlar hâlâ aramızda ve bir yerlerde acı çekiyorlar gibi.
Kitapta aşk, tarih, siyaset gibi pekçok kavram iç içe. Hikayeyi okudukça bir yandan duygulanıp bir yandan da olup bitenleri sorguluyorsunuz. Öte yandan aşkı iliklerinize kadar yaşıyorsunuz.
İnsanlar duyguların tümüyle tanışık değildir. Bazen aşkı, bazen bir bir ölümü acısını, bazen başka bir duyguyu bilemezsiniz. Bunların nasıl bir his olduğunu nasıl bir psikoloji yaşattığını anlayamazsınız ama bir kitapta bu duyguları hissedebilir anlayabilirsiniz. Bazı kitaplar sizi bilmediğiniz anlam veremediginiz duygularla tanıştırır. Serenad da benim için o kitaplardan biriydi. Bana daha önce hissedemediğim yaşayamadığım duyguları yaşattı.
Şarkılar, sizin için çalışıyorsa,
Aşkta özgürce dans edebiliyorsan,
Her yeni gün, mutluluk ve huzur veriyorsa,
Sevinçleriniz çiğ gibi büyüyorsa,
O zaman siz, gerçekten " SEVİYORSUNUZ"
Varlığınız, yıldızlar gibi parlıyorsa,
Zorluklar kendiliğinden çözülüyorsa,
Hikayeler, çocuklar gibi şen şakrak oluyorsa,
Benlik, geleceğe umutla bakıyorsa,
O zaman siz, gerçekten " SEVİYORSUNUZ."
Hayatı, beraber görüyor,
Beraber yaşıyorsunuz.
O zaman siz, gerçekten " SEVİYORSUNUZ."
F.A.