Issızdı caddeler :
belki erken
belki geç
belki ölü bir saat,
belki duvarların arkasına çekilmiş hayat.
Yığın yığın
kat kat
mermer
beton
ve asfalt.
Ve heykel
ve heykel
ve heykel,
insan yok fakat.
Ve sonra bozkır :
en beklenmedik yerde
ve herşeye rağmen
şehrin içine kadar giren,
ve sonra derhal toprağın sonsuzluğu...
Elektrik ampulü gibidir insanın yüreği.
Cereyan alırsa ışık verir,
cereyansız ampul iyi olsun istediği kadar
ne ışıl ışıl yanar
ne kendini gösterebilir.
Halbuki by dünyada hiçbir şey yoktu
(Osman Necip için)
gerçekten
ciddiyetle inanılmaya değer.
Kızmak, kıskanmak, inat etmek ve dövüşmek,
gülmek kahkahalarla ve ağlamak hıçkıra hıçkıra
(Osman Necip'e göre)
boş ve gülünç şey.
Gürültüsüz, rehavetle
zahmetsiz gelen para
zahmetsiz gelip giden kadın,
otomobil, kalorifer
ve alay ettiğini göstermeden gülen gözler
(Osman Necip için)
altmış senelik ömre yeter.
Gerisi laf ü güzaf,
(Osman Necip böyle düşünürdü).
Dünyaya bir defa geleceğiz
ölümü istediğimiz kadar düşünmeyelim
öleceğiz.
"Büyük parayı alnının teriyle kazanamazsın.
Başkalarını bilmem,
benimkinin temelinde alın terim yok.
Ilk zamanlar bu daha ayan beyan malumdu bana.
Sonra unutmaya başladım yavaş yavaş,
yahut unutmak istedik.
Dünya bu,
insan yürür, yükselir, çıkar yokuşu,
gayrı öyle olur ki
ilk hareket noktasına bir daha dönüp bakmaz.
Bizi yedi kat yerin dibinden alıp sırtında götürürken zümrüdü anka kuşu
budumuzdan et kesip veririz.
Sonra Kafdağı'na ulaştık mıydı
kuş unutulur
biz buraya say-i zatîmizle çıktık, deriz."