"Bana sorarsanız cumhuriyetten beri bizde iki şey ilerledi: biri narenciye ziraatı, biri de tiyatro. Gülüyorsunuz, çünkü hepiniz kendi sahanızda ileri olduğunuzu ve başka sahalarda geri kalındığını sanıyorsunuz. Halbuki beyler, bir memleketin muhtelif müesseseleri bileşik kaplar gibidir. Biri çok ileri, öteki çok geri olamaz. Askerlik şubeleriyle üniversitelerin seviyeleri arasında kıl payı fark vardır. Ben de bileşik kaplar kanununa bağlıyım. Bir Mustafa İnan, bilim için yetmez; onun çevresindekiler de yetmez. Hep birlikte terakki etmek mecburiyetindeyiz; onun için her sahayı düşünmek mecburiyetindeyiz. Bilhassa pozitif bilimi ve teknik bilgiyi geniş halk tabakalarına yaymak ve bu sahada ilgi toplamak mecburiyetindeyiz. Bu ilgiyi toplamak için de bir Mustafa İnan yetmez; futbolu duyuran spor yazarları gibi, bilim yazarları yetiştirmek lazımdır. Anlaşılmaz görünen ilmi, daha doğrusu var olduğu bile bilinmeyen ilmi çalışmalarımızı tanıtmak lazımdır. Bu konuyu meslek edinmemiş olanların, bazı hevesli kimselerin ara sıra yazacakları birkaç yazı ile istenileni yerine getirmek kabil değildir. Çok defa üniversite ve yüksek okullarda çalışan öğretim elemanları tarafından hazırlanan bilimsel yazılar da beklenilen vasıfta değildir. Konular, ya günlük gazete okurunun ortalama seviyesinin çok üstünde tutulmakta veya yazı birçok bilimsel teknik terimi ihtiva etmesi bakımından anlaşılmaz bir durumda olmaktadır. Geniş halk kitlelerine hitap etmek, kısaca popüler olmaktan korkmamak lazımdır. Her şeyle uğraşır görünmekten korkmamalıdır. Her şeyle uğraşmak, herkese her şeyi öğretmek kolay değildir beyler."