Parçalanmış ve sonradan zoraki bir şekilde tekrardan birleşmiş ama hiçbir zaman gerçek bir aile anlayışının olmadığı, bir arada olan ancak parçalanmış bir ailenin öyküsü...
Kitabın ilk başında aldatılan bir kadının onu aldatan eşine karşı nefret dolu söylemleri ve hayal kırıklığıyla karşılaştım. Acaba hep böyle mi sürecek bu kitap diye düşünürken, söz hakkı aldatan eşe geçti. Bu sefer olanları onun ağzından dinleme vakti gelmişti. Neden aldattığını, içsel çatışmaları, özgürlük isteği ve gelenekçiliğe karşı çıkmak isteyen bir adamın şikayetleri ve isteklerini dinledim. Aslında her ikisine de kendimce hak vermeye başladım diyebilirim. Ve tabi ki en sonunda bu tür aldatma ve ayrılık durumları karşısında belki de en çok yarayı alan evin iki çocuğuna-Anna ve Sandro-söz hakkı geçmişti. Onların ne hissetiği, anne ve babalarına karşı duygu ve düşünceleri, kırgınlıkları, kızgınlıkları...
Kitabın belki de en sevdiğim yönü de bu oldu yani yazarın ailedeki herkese söz hakkı vermiş olmasıydı.
Tavsiye edebileceğim güzel bir kitaptı. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli ve çokça anlam bulabileceğiniz iyi okumalar dilerim.
