Dostluk, o bir maymuncuk, o bir hırsız anahtarı. Evimizin kapısını açıyor, ruhumuzun kapısını açıyor ne bulursa yakıp kül ediyor, ne bulursa pazarda satıyor.
O zamanlar İstanbul'da bağ bahçe çoktu. Sarhoş olmak için rakıya, gönül açıcı rayihalar için parfüme gerek olmadığı zamanlar. O günlerde Bakırköy'deki hastanenin yanında bir üzüm bağı vardı, tahrik edici. Bir grup arkadaş sonunda dayanamayıp içine dalmaya karar verdik. Düşünemediğimiz şey üzerimizdeki beyaz doktor gömlekleriyle fena halde görünür olacağımızdı. Nitekim biz daha tek salkım bile koparamadan bağ sahibi bağrış çağrış görünüverdi. "Hırsız doktorlar!" diye bağırıyordu. Hırsız ve doktor sözcüklerinin birlikte kullanılmasından utanç duyduğumu hatırlıyorum. Utanç duygusunun hâlâ tedavülde olduğu günlerdi.
"Terbiye demek herhangi bir yaratıkta doğuştan var olmayan bir şeyi ona
korkutma ile, dayakla, işkence ile zorla telkine uğraşmak demektir. Bunun için terbiye, uygarlık hilecisinin yüzümüze sürmeğe çabaladığı bir sahtecilik yaldızıdır. Hepimiz görünüşte medeni, fakat içimizden bir türlü değişmeyen yaratılışımızın esiri insanlarız. Bugüne kadar gelen filozoflar, felsefeler, türlü türlü terbiye metotlarıyle neye muvaffak oldular? Ortadan kaç hırsız. kaç katil, kaç zina yapan eksildi? Çünkü fiilde samimilik yok. Hükümetler görünüşte ne biçim alırlarsa alsınlar insanlara hala efendisine gelir sağlamak için yetiştirilen zavallı bir ayı terbiyesi veriliyor."
Ta'zîr, azarlamak, edeblendirmek demektir. Hadd ve cinâyet olmayan her suç ve günahta fâilin ta'zîr edilmesi (münasip bir cezâ ile cezalandırılması) hükümet ve hatta muayyen şartlarda cemiyetin her ferdi için meşrudur; hatta İmam Şafi'î dışındaki üç imama göre bir vazifedir. Ta'zîr suç ve cezaları üç kısımdır.
1-İslâm hukuku
Her haram, her günah bize mesuliyet yükler ve ahirette hesap vermemizi gerektirir. Örneğin nankör kişi, hırsız kişi ahirette bu davranışlarından dolayı hesap vereceklerdir. Fakat sigara içmenin veya saçları mora boyatmanın dinen sakıncalı olduğunu ve ahirette cezası olduğunu iddia edemeyiz. Allah, rahmeti sebebiyle haramları, yasakları sınırlı tutmuştur. Yapılmaması iyi olacak birçok şeyi de haramlaştırmamış, yasaklamamıştır. Geleneksel-meshepçi yaklaşımı benimseyenler ise Allah'ın rahmetinin bir sonucu olan bu uygulamayı anlamamış, dinimizi eksikmiş gibi Allah'ın dinine ilaveler yapmışlardır. Bu arada şunu da bilmeliyiz ki örnek verdiğimiz saçı mora boyatmayı ve sigara içmeyi dini etiketle kötü göstermek ne kadar hatalıysa, aynı şekilde" Dinde saçı mora boyatmak var" veya "Dinde sigara içmek var" gibi ters bir mantıkla dinin yasaklamadıklarını, dinin tavsiye ettikleri gibi göstermek de çok büyük ve çok tekrarlanan bir hatadır.
"Ey iman edenler! Size açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirildiği zaman sorarsanız size açıklanır. Allah bağışlayıcıdır, yumuşak davranandır.(5-Maide Suresi 101)"
Serinin ikinci kitabında Çise ve arkadaşları Çise'nin kalbinin üzerindeki Laneti kaldırabilmek için boyutlar arası yolculuk yapıyordu.
Dağılan arkadaşlıkları, kırılan kalbi ve silinen Yaşam Çizgileri ile Çise'nin macerası 'Lanetli Kalp : Geçmişin Gölgesi' ile birlikte sona eriyor.
Çise, Hırsız Kral'dan aldığı haritanın kendini göstermesi ile Kayıp Hayatlar'dan, Ormanın Korucuları'na, dev kemik kurt Bonwolf' tan Fısıltılar Mağarası'na uzanan boyutlar arası yolculuğu sırasında kendi ve kaderi ile yüzleşmeye başlıyor. Lanetini kaldırabileceği yegâne yer olan Cesaret Ormanı' na yaklaştıkça yaşadıkları taşlaşan kalbindeki yükü arttırmaya başlıyor ve Çise'yi gerçekten ne istediği konusunda hayatını sorgulamaya yönlendiriyor. Peki masum ufaklık geçmişin gölgesi ile yüzleşerek lanetini kaldırıp sıradan ve gamsız bir çocuk olduğu günlere dönebilecek mi?
"Gerçeklerle gerçekten yüzleşmeye hazır olan, cesaretini topladığı zaman önce elini, sonra da yüreğini korkusuzca o anın üzerine koymalıdır. İşte o zaman görmek anlamlanacak, gerçek kendini gösterecek ve kendisi için bir şeyleri değiştirmesi için şans verecektir. "
- Bu büyümüş de küçülmüş ayol! Her şeyi biliyor! diyerek, kimi fırlama çocukların eğitimlerinden çok erken vazgeçilmesi, onların dehalarının çok olumsuzca ve beklenmedik biçimde gelişmesine yol açıyor. O çocuk büyüyünce uzman bir hırsız oluyor ya da çok başarılı bir kiralık katil. Eğitimini sıkı tutalım, herşeyi hemen öğrensin diye, çocuğu bir eğitim kazanında fokur fokur kaynatmanın da sonuçları çok olumlu olmuyor. Hem gitar, hem ingilizce, hem dans, hem spor, hem sanat, hem bilgisayar, hem satranç, hem sanskritçe, biraz fransızca, az biraz zooloji öğrensin diye, çocuğa dört bir yandan yükleme yaptığınızda, çocuk hafif sersemleyerek, giderek sendeleyerek ve ebeveynini çok şaşırtarak, şizofren olabiliyor.