Aslında yaşam dediğimiz şey bir tiyatro sahnesinden farksız. Bu sahnede gök gürültüsü de var, güneşin doğuşu da. Hem monotonluğun hem de çeşitliliğin sergilendiği bir sahne bu. Belki de bu yüzden hayat dediğimiz bu kısa yolculuğa çıktığımızda hem heyecan hem de korku doluyuz.
Hepimizin ruhumuzda en az bir kaatil, birkaç hırsız, bir sürü yalancı, iftiracı ve sayısız can, mal, ırz düşmanı var. Bunları hapsediyoruz. Yoksa kim adam öldürmez, çalmaz, iftira atmaz, ev bark yıkmaz?
Sayfa 372
Reklam
Tatlı bakın, kibar konuşun, süsleyin sadakatsizliğinizi, Kötülüğü öyle bir kılığa sokun ki erdeme benzesin Görünüşünüz iyi olsun, yüreğinizde kötülük de olsa. Öğretin günahınıza aziz tavrı takınmasını, Gizli sadakatsiz olun, ne gerek var onu duyurmanıza? Yaptıklarıyla övünen saf bir hırsız var mıdır?
Evler, ampuller, bardaklar olacağım. Ben yaşayacağım neysem öyle kalarak. Sen boyuna yanımda ağlayıp güleceksin.. Demek ben bakacağım. Biliyorum, ben bu şişeleri bırakacağım.. Kırılmasın, tozlanmasın dediğim. Biliyorum, hepsini kıracaklar, hepsini, hepinizi. Bu raflar, bu kitaplar, bu kutular, sildiğim. Sizler, şu siz, şu sen, şu o, şu
Sayfa 159 - YKY
Türkiye' de de hırsız var! Uzun bi süredir
Ihanet çığlıklan yükselir, ama aslında ihanet ulusal değil toplumsaldır ve halka "hırsız var!" diye haykırmasını öğretmek gerekir.
İnsan bilerek ve isteyerek akıl-dışı olabilir mi? Bu elbette mümkündür. Ama Sokrates'in hatırlattığı gibi insan bilerek yanlış yapmaz. Önce kendini yaptığı şeyin yanlış olmadığına ikna eder, ondan sonra o fiili işler. Hırsız, hırsızlığın kötü bir şey olduğunu bile bile çalmaz. Hırsızlığına çeşitli gerekçeler üretir (zenginlerin malında hakkım var, başka çarem yok, evimi geçindirmek zorundayım...) ve ondan sonra çalar.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.